Bir çalgılı, dümbelekli, zilli, defli, düğün dernek her gün nasılsa öyle boş veri çok kaş çatışı az dert edilecek o kadar şeyin hiç birini kabul etmeyip hepsini kendinin değilmiş gibi çöpçü kağıtçı gelip yoldan geçenden kapıp alıp giden olur diye kapının hemen kenarına istifleyip yaşanmış bir gün daha bitip kapıdan […]
Yaşam
Takmışım o kadar yazmışım, söylemişim. 14 yaşında İstanbul’u almışsın, akşam yemekte kuzu çevirme, iç pilav, tarhana çorbası bile yok et suyu çorba. Olacak iş değil. Ergenliğin her türlü trip çeşitlerinden bir tomar alınır, etrafa saçılır fazladan yan baktı, kötü kaş büktü bir dolu kafa hop. Öyle olmadığını tahmin ediyordum. Bakmayın […]
Yoğun trafik yağmurun araya girmesiyle kalabalığını toplamış yollara sayım yapıyor kim ne kadar geç kalacak? Başka bir sorum yok oturabilirsiniz arabanızda. Dışarı çıkmayın ıslatırım bak emri geçerli. İstanbul yaşadı mı her şeyi dibine kadar yaşıyor tabak yalaması bir yaşayış boş tabak başka kaldı mı bakışları? Öylesine tüketmecesine. Televizyonun sesini kısıyor, […]
Kalabalık masaların konuğudur yalnızlık, paylaşmadığın bardağından yudumlarsın. Arada bir gülümseme kime baktıysan ona torbadan bir tane seçilmemiş. Gözler karşılaşmaz, karşılaşsa da nadiren konuşmazlar, bir şey anlatmazlar dilsiz bir bakış acelesi olmayan arada bir gelen var mı? Diye arkasını kollayan bir duvar diplerinde kaçan bir bakış. Açılmamış, çalmamış, edilmemiş, konuşulmamış telefonlarda […]
Kendi kendine soruyor gibi sordu. Cevap beklemiyordu. Devam etti. – “Erdal Öz “Gülünün solduğu akşam“ demişti, Denizlerin hikâyesini anlatıyordu. Romalılar “Onu anan en son adam öldüğünde” demişler. Bir taş yapıtta. Bu gün birden aklıma geldi anmadığım, bir yerlerde lafı geçmeyen, bir siyah beyaz bile olsa bir fotoğrafta görmediğim epeydir. Hayatımın […]