– “Çocuktuk, erkenler de uyandırıldık hep. Tahta okul çantam bile oldu. Kavga da eğer bir kere savurabilirsen ortalığı iyi dağıtır, üstüne oturabilirdin bile.”
-n“Gel bir çay içeriz.” demişti. Bu ne celal denecek kadar kızgındı. Hiç karışmadı kavgasına her kimle, neden yapıyorsa. Çayı demlemişti geliyor diye gitti bardaklara çay koydu getirdi masaya karşısına oturdu. Anlatacaktı nasılsa.
– “Sarı ışıklar ne kadar büyük alırsan al yere ulaşmakta bile güçlük çekerdi ampulün. Gece yarılarına kadar ders çalışırdın. Elektrikler kesilmezse. Elektrikler kesildi ders çalışamadım o zamanlardan kalma doğru bir mazeretti. Neden okuldan çıkınca hemen çalışmadın? Top oynadın ondan değil mi? Sormazdı öğretmen. Öğretmen diyorum, hoca değil öğretmendi, sormazdı, bilirdi gittin, bir tezgahın arkasında çalıştın bir dükkan süpürdün. Bakma oradan çıkıp top peşinde koşmuşta olabilirdin, o kadar da olurdu. Emek verdim bu memlekete, yaşadım zor hem de en zorundan, yaşadım o bile yeter.” Durdu burada. Çayını karıştırdı. Bir yudum içti.
– “Kaldırımlarda bile yürüyemiyoruz, üstüne birileri çıkıyor. Ezecekler diye ağaç tepelerinden gelecektim neredeyse. Onları da kestiler o da ayrı ya. Goriller gibi bağıra bağıra.”