Yağmur gece yarısı başlamıştı. Bardaktan boşanırcasına derler yaa öyleydi. Ve ben bir kitabın yapraklarının arasına sığınmıştım yine. Gök gürlüyordu. Elektrikler kesilecekti yine hep öyle olurdu. Kesildi. Kitabı kıvırıp baş ucuma koyduğumda gecenin içine kaçan şimşeklerin ayak izlerinde kalan gölgelerin tavanda oluşan şekillerine takılıyordum. Yağmur bardaktan boşanırcasınaydı. Camlarda tıkır tıkır yürüyor, duyuyordum. Karanlık nefes bile alamıyordu, ardı ardına şimşekler. Kalkıp perdeyi açıyorum. Islanmak istiyorum, ıslanmak istiyordum o günde bu günde. Pencerenin kenarına oturup bir sigara yakıyorum. Her nefes çekişimde camda kendimi görüyorum biraz kırmızımsı. Damlalı desenli cam, bir şimşek daha içerisi aydınlanıyor. Gecenin seslerinin, gürültüsünün en yükseği yakına düştü ışır ışımaz patlamıştı. Kitabıma döneceğim gecenin sakinleşmesiyle, elektrikler gelince gürültü bitince, yağmur çılgınlığını bıraktığında. Artık sigara içmiyorum, kitabımı da yarım bıraktıracak şekilde elektrikler kesilmiyor, yağmur öyle çılgıncasına hiç yağmıyor artık, şimşekler çakmıyor gece yarılarında, düzen değişti diye düşünüyorum. Ben yine aynı kitabı okuyor olabilirim.