Karanlığın yavaş yavaş yeryüzüne toprağın zamanın derinine ruhuna ruha yüzlere gözlere inişi indiği zamanlar saatler. Yalnız bırakmaya başlaması yalnızlığa götürmesi orada bırakması bırakmaya kalkması. Uzakları uzaklıkları mesafeleri büyütmesi çoğaltması aralaması itmesi. Akşam, gri, karanlık, gece hayatın yarısıdır. Daha iyi daha olgun daha parlak olan yarısıdır belki de hayatın. sırf o […]
İş edinip bütün gün Tv karşısında. Sosyal konularla ilgilenen kayıp filan bulan cinayetleri çözen programlarla vakit geçirmek. Yirmiye yakın değişik kadın bir o kadar erkek iki misli erkek onlarında yüze yakın belki daha da çocuk. Yaşamışlar, yaşıyorlar o olayları. Olaylarda her birinde zekanızın kıtlığına üzüldüğünüz üzen hiç bilmediğiniz anlayamayacağınız düşünmediğiniz […]
Yaşarken pek aklımıza takılmaz gibi hayatın katma değeri var mı? Olur mu? Var elbet siz nasıl yaşıyorsanız ne tercihiniz varsa nasıl tercihiniz ne ilave edebiliyorsanız ne kadar tatlandırabiliyorsanız ne kadar lezzet verebiliyorsanız. Zor tatsız tuzsuz acı ne yaşadıysanız nereye kadar vergisi cezası sayın düşün içinden ne alındıysa onların hepsini çıkarın […]
Uzun zamanlara ihtiyaç duyuluyor bazı olaylardan sonra yazarken sindirmek hazmetmek. Hayatı nasıl yaşıyorsun, yaşıyorsunuz, nasıl geçiyor? Nasıl anlıyorsunuz, anlayabiliyor musunuz, tadı nasıl hoşunuza gidiyor mu, sizin seçtikleriniz mi tabağınızda, ne verdilerse o mu yedikleriniz, canınızın çektiğini istediğini mi yapıyorsunuz, size söylenene mi? Nasıl gidiyor hayat kaptırıp koyuvermiş gibi mi, dizginler […]
Yağmuru bekleyen çöller çöl insanları gibi ruhun susuz kalması bir beklentiye kilitlenmesi. Zor hem de öylesine zor. Fakat larla ama larla işin olmayınca. Kalemlerle kağıtlarla olacak anlatılacak şey hiç değil. Öyle de oluyor zaten anlatamıyorsun kalemin ucuna geldiği kadar kelimelerin cümlelerin boyunun yettiği dokunduğu yere kadar. Olmuyor mekan değiştiriyorsun güneşi […]