Kendi kendine soruyor gibi sordu. Cevap beklemiyordu. Devam etti. – “Erdal Öz “Gülünün solduğu akşam“ demişti, Denizlerin hikâyesini anlatıyordu. Romalılar “Onu anan en son adam öldüğünde” demişler. Bir taş yapıtta. Bu gün birden aklıma geldi anmadığım, bir yerlerde lafı geçmeyen, bir siyah beyaz bile olsa bir fotoğrafta görmediğim epeydir. Hayatımın […]
Çizgi romanların, özellikle Lucky Luke – Red Kit fasiküllerinin bir yerinde gökyüzünde dönen akbabalar, ardından kumların üstünde bir çizgi bırakarak sürünen ter içinde biri, güneş öyle acımasız yüzü olsa bir hain bakış. Susuzluk bir yağmurla biter her kes şapkasını havaya atar hemen bir şeyler çalınır dans eder oynarlar. Yağmursuzluk […]
Önce bir el çırpış bir sonradan öğrendim gel işareti, emekleme karışımı sürünüş ödülü gülümseme. Bir çağırış bir yol gösteriş bir el tutuşun sonrası. Yollarımı hep gösterdiler sıralar oldum, bir merdiven çıkış bir yol gösterme önünden gidenin peşinden kaybolma. Kaçışlara kaçışlarıma kapılar görevliler, hademeler, demirler yüksekçe gel dedikleri zaman gelme, git […]
Durup bir köşede nereye gideceğime bakıyorum. Köfteci kokusu dönünce önüme çıkacak demek ki. Soğuk, sabah, içinde hiçbir şey olmayan ekmek araları canım sıkın kafam bozuk. Aramızda kalsın hiç doğru dürüst tamir görmedi epeydir. Al yüreğini çek git demişti içim. Ben içimden geldiği gibi yapmadım yüreği unuttum bir masa üstü kahve […]
Çocuğun eline kağıt kalem tutuşturursun, o bulur kalemi sen vermezsin kağıt aramaz duvarı çiziktirir. Beyin normalde öyle çiziktirmez aralıkları vardır çiziklerin periyotları, yükseklikleri bellidir deprem olmadan olan grafiklere benzer. Birden bir şeyler olur çocuk çiziğine döner grafikler, baş olmadık yapılamaz neden böyle hareketleri yapar, eller kıvrılmayacak şekilde kıvrılır parmaklar bütün […]