Müzik setinden Alta Gracia çalıyordu. Kadın boynunu geriye atmış erkeğin kollarında hafifçe sallanıyordu. Konuşmak istiyordu konuşulacak o kadar birikmişlik vardı konuşulması lazımdı, müzik bırakmıyordu. Müziğin kıvrımlarına uymasa da sallanıyordu kendince bir hareketle. Öyle dans ederdi. Erkeğine bırakmış gibi olurdu çoğu kez ama bırakmazdı, bir ritim bulur kendince ona kapılır giderdi.
Konuşacaktı, bir gidişi sorgulayacaktı içi boş birkaç kelimelik bir söylemle bırakılıp gidilmek. Sorgulanmaz olur mu? Biraz daha sokuldu. Sorgulanırken titreyişini hissedeceksin içinde yalan var mı? Bir yalan makinesi olacaksın ince ayarlı, gözlerine bakacaksın ikinci titreşim yakalayıcı olarak. Erkek bir başka şarkıya geçtiğinde müzik biraz daha sokuluyor.
Biraz daha içten bir sarılış. Gece sorgulama için o kadar yumuşak bir havada ki zevkini çıkarmaya karar veriyor kadın. Hani öyle vazgeçilir ya sonra nasıl olsa zaman var denir ya, yanlış olsa bile yaşansa ne var denir ya olmuşa çare olmaz denir ya ardından, yaşandığı ile kalır ya o günlerden biri olabilir bu günde. Bırak öyle kalsın diyordu içinden bir ses. Öyle içinden gele her sese kanmazdı ama bu sefer kanmak istiyordu öyle de yaptı. Bütün sorgulamaları bir kenara bıraktı, bıraktı kendini geceye öylesine.