Kalem ele alındı mı ne yazacağı pek bilinmez… Yazacağımızı biliriz de ne yazacağımızı genelde kalemimizin ucunda uzayan o ince cılız çizgiler belirler. Ara sıra düşünürüm, Dostoyevski’nin kalemi bende olsa böyle sıradan yazılardan başka şeyler mi yazardım? Hiç düşündünüz mü Tolstoy’un ”İnsan ne ile yaşar” uzun öyküsünde ki olay sizin başınıza gelse o gökten düşen meleğin hikayesini öyle mi anlatırdınız?
Sanmıyorum…
O öyküyü daha güzel yazardım demek pek haddime değil…
Sadece öyle yazmazdım diyorum..
Yazarım, ondan daha iyi yazarım demek niye şimdi bunu yazıyorsun onu yazsana sorusuna bulamayacağım en aptalca cevabı bile bulamamak demektir biliyorum…
Ama okumayı onların yazdıkların da başka bir yorum aramayı seviyorum.
Bazı anlarda kitabı bir köşesinden tutup o okuduğum yerlerin çok uzağında bir yerlerde dolaştığım sonra tekrar kitaba dönebilmek için bir kaç sayfa geriye gittiğim çok olmuştur.
Bir kitap onun için bir kaç kere okunabilir hayatta.
İsterseniz bu gece kütüphanenizden bir kitap seçin. Eski okuduklarınızdan birini. Tekrar okumaya çalışın. Bakın bakalım eskisinden farklı bir lezzet beyninizin bir yerlerine oturuyor mu?
Eski bir arkadaşınızla yıllar sonra karşılaşmış gibi oluyormusunuz?
O arkadaşınız bildiğiniz bir hikayeyi yeniden başka bir tatla mı anlatıyor?
Ne dersiniz..?