Telefonun ucunda bir ses deniz kokuyor. Senelerdir konuşmadığım için sesini alamıyorum.
Unutulması imkansız bir arkadaş eski, çok eski, tarihi, antika değerine ulaşmış bir arkadaş.
Şimdinin, gençliğin argosunda konuşulduğu, anlaşıldığı şekliyle değil tam çok değerli, artık ondan bir tane daha olmayan olsa bile değerini çok katlamış bir arkadaşlıktan söz ettiğim için antika dedim.
Kırılması, incinmesi size zarar vereceğini düşündüğünüz değerli arkadaşlıklara dostlara antika gözüyle bakacaksınız ki onlardan artık bir tane daha bulma şansınızın olmadığını bileceksiniz ki o arkadaşlık sizin için antika olsun…
Kelimelere boş vermeyin. Değer verin kullandığınızda. Duygu ve düşüncelerinizi en kıymetli şekilde öyle anlatabilirsiniz.
O geçmişin en değerli günlerinin birinde, şimdi jilet yapıyorlar mı bilmem ama çok eski zamanlardan söz ettiğim için Ankara gemisi de öyle bir şey olmuştur. Onun güvertesinde bir piyano sesi vakit gece yarılarını çoktan geçmiş, rüzgara tutulan bir ağız mızıkasının sesi. Geminin burnundan bakınca denizi nasıl yardığının güzelliği. Rodos adasının ışıltısına tütün saranların lüküs lambalarıyla cevap veremeyen karanlık ve ıssız Türkiye kıyıları.
Bu ne kadar eski bir zamandır. Bunu görmüş ve yaşamış olmak.
Ankara’da deniz yoktu. Ankara’lı denizin tadını çok güzel bilirdi. Denizi en güzel yaşayanlar bilin ki Ankara’lıdırlar.
Ankara’da telefonda eski bir dostunuzla konuşursanız deniz kokusu gelir.
Kendi gelir dostunuzun çıkının da deniz vardır.Çıkınında denizin kıyısında yaşanmışlıklar vardır.
Hem eski kokar hem deniz.
Koklayın…