Kurtuluş savaşımızda küçük bir kasabada geçen olayları anlatır. Merak eden açar, alır okur. Hikayenin sonu biraz hazindir. Türk Ordusu girdiğinde Aliye öğretmen ölmüştür çoktan. Mahalle dedikodusu çıkartılıp katledilen Aliye öğretmen. Çıkartanlar bellidir. Hacı Fettah, Müdür, Uzun Hüseyin’in istekleri olur. Yunanlı subay da onlara katkı verir. Öğretmen katledilir. Türk ordusu kasabaya girmese tam istedikleri gibi bitecek film. Yaa ne işimiz var şimdi diye başladınız mırıldanmaya duyuyorum. Halide Edip Adıvar yazmış yıllar önce.
Senaryolar aynı, aynı oyunlar oynanıyor. Kasaba yöneticileri ve eşraf aynı düzende çalışılıyor. Aynı tezgahlar, aynı ar, namus, ahlak lafları. Okutmaya, okumaya çalışan genç insan, insanlar.
Valiler, müdürler, rektörler, dekanlar, komşular, mahalleliler, öğretim üyeleri ve bu rollere yakın rol kapmış diğer görevliler bu oyundaki yerlerinden memnun. Halka küfür etmek, durumu göstermeyen aldıkları emre göre düzenlenmiş tutanaklar, şikayet edecek jurnalci ahali, çıkar sağlamaya çalışan düzenlerini tezgahlarını mağdur olacak kişilerin sırtına yükleyen kişiler hepsi hazır. Emir verildi. Olanlara bir bakın. Tezgahlara, gırla giden laflara, devleti temsil edenlerin haline.
Sonra romanı düşünün. Aynı değil mi? Sonunu biraz kısaltın. Ordumuz girmesin kasabaya.
Dedim ya vurun kahpeye…