Dünya dönüyor. Bizde bir yere doğru gidiyoruz. Yaşantımızın en güzel anlarını beraberimizde sadece anı olarak taşıyabiliyoruz. Bazı anlar geliyor, gülümseten, bize güzel duygular hissettiren anıları yanımıza alıp gidelim istiyoruz.
Ama yaşarken, o anları o duygularla geçirirken içinize sindirmeniz, dudaklarınızda ki gülümsemenin sürebilir, sürdürülebilir kalabilmesi için iyice ve yoğun içsellenebilmesi için ne yapabiliriz, nasıl yapabiliriz? O anlar ne kadar uzun olur ne kadar yoğun yaşanırsa biz o kadar sorulara evet mutluyum diyebiliriz. Mutluluk işte böyle bir denklemin ürünüdür. O denklemin kurulabilmesi, sürdürülebilirliği için oluştuğu ortamın, durumun, oluşturan parçaların tam ayarında olması lazım. Eğer bunlarda küçük ayarsızlıklar varsa mutlulukta küçülür, belki de yok olur. Bu günlerde mutluluğu hep sorguluyor olmamızda, bu duyguyu maddi şartlara fazlaca bağlamamız da, bağladığımız şartların sertliğinin yüksekliği de, bizi mutluluğa taşıyacak ortamlar çok az değerlerde ve zayıf olarak var olmakta, neredeyse anında da yok olarak bize zevk verme durumu da kalmamaktadır.
Ne dedim. Kar yağınca ayağımızda ki lastik çizmelerle karda kayacağımızı düşünerek bütün gece mutlu uyuduğumuz geceler artık yarın kızağımız yok, arabanın lastikleri kayacak, eyvah gaz almamız lazım lar kabuslarımız olmakta. Büyüdük de ondan öyle mi? O zaman çocuğunuza kar yağıyor dediğiniz de isteklerini bir toplamaya çalışın bakalım bir elin parmaklarından az olacak mı? Mutlu olmak mı? İşte piyangodan çıkma şansının azaldığı olay o. Ondan mutlu insanların azlığı. Mutluluğun resmini, pardon fotoğrafını çekebilirmisin?