İzmirde Bir Sonbahar Hikayesi

Geçen yıllarda, sıcak bir sonbahar sabahı havalar ısınmış öylece kalmış yılların daha alışmadığımız zamanları. Sabahın kör vakti, çalışanlar işyerlerine yeni gitmiş, çalışmayanlar yatakta dönüp duruyor, uyku kaçmış arayanlar kendilerini daha sokağa atmamış atanlar açılmamış, açılmış temizlenen temizlenmiş çalışan müşterilerini göndermiş boş masalar boş sandalyeler gelme daha havamda değilim, cilvesinde çağırmıyor yani.

Sabahın kör vakti, ışığı görmüş yeniden açtığında tamam ama beklersin uyanık gözlerin kapalı sabah ta öyle. Parktayım. Bomboş kimseler yok eki bol bir gazete koltuğumun altında. Boş mekana girince nereye oturacağını şaşırırsın tam o durum, yer beğenmiyorum. Ortalarda bir bank beğenmedim ama neyse oturuyorum. Sıcak dedim ama hava gecenin ayazından biraz yanına almış yedek, bıraksan kendini titretecek seni.

Gazeteyi açıp okuyacağım kimse yok. Var. Varmış, kuytu gözden uzak bir bank. Bir kadın yaşlı, banka geçici ilişivermiş oturur oturmaz iğreti bir banka çökme hali.

eski izmir saat kulesi

Gazeteyi orta sayfalarından açıyorum bakınacağım. Sabahın körlüğü gitsin, biraz açsın gözünü bekleyişi. Kadın kalkıp bana geliyor. Sabahın bu saati bir şeyler isteyecek canım sıkılıyor ilgi göstermiyorum gelişine. Mümkün olduğu kadar çabuk kurtulmak. Bir baş eğiş banka ilişiş eğreti aslında oturmayacağım, alın siz oturun eğer istiyorsanız oturuşu ne oturuyorsun diye sormaya kalksan hemen dikilecek oturmuyordum bak gösterecek gibi ya değiyor ya değmiyor.

Gazete açık gözün yan tarafı onda göz gazetede. Yan göz durumu. Gazeteye öylesine bakıyorum odaklanamadım. Bulaşmasan iyi edersin içimden geçiyor. Niyeti belli olmayan bir soru.

– “Nerelisin sen?” laf açılsın cevap alacak mıyım? Sorusu. Konuşmaya niyetli değilim. Bir an önce bitsin cevabı.

– “Buralı” gazeteden ayırmadan gözlerimi. Para filan isteme sabah sabah çekilmez sertliğinde.

Anlatacak birini arıyor anlatacağı var ezberinden umursamıyor tavrı.

eski izmir karsiyaka

– “ Ben buralı değilim, İzmirliyim ben.” İlgisiz tavrım duraksatıyor olmalı biraz lafı hazır devam ediyor.

– “ İzmirliyim. Gittin m hiç gördün mü?” cevap vermesen de anlatacağım dinlemesen de ben anlatacağım dinleyen olmasa da.

– “ Bilirim” Kısa, hani böyle devam edersen anlat, altından bir şeyler çıkmasın sertliğinde göz gazete de.

– “Şimdi çok büyümüş, benim zamanımda da büyüktü. Karşıyaka karşıdaydı, İzmir‘le karışmamıştı şimdi karışmış diyorlar. Karşıyaka karşı yakaydı. İzmir.” Lafı bölmüyorum bilerek karışmıyorum. Kısadan bitsin. Ne anlatacak?

– “Kordon’u bilir misin?“ Beylik sorular. Cevap yine kısa.

– “Bilirim”.

– “Kordon çok zevkli bir yerdi. Akşam güneş denize girecek kızardı biraz. İmbat hazır denize deydi mi çıkacak şöyle bir dolanacak. Etrafı kolaçan kim var kim yok. Bilir misin?” illa katacak beni.

– “Şimdiyi bilmem biraz eskiyi gitmeyeli epey oldu. ”Kattı beni de işe. Bakıyorum biraz zevk aldı dudağı biraz eğilir gibi.

eski izmir

– “Kordonda masalar denizin kıyısı tarafında bir adım deniz. Rüzgar sert ıslak. Dalga sende”

– “O kadar değil.” Diyorum. “Kaldırdılar masaları öyle biliyorum.” Keyfi yerine geliyor biraz çok az daha yerleşiyor bankın köşesine.

– “Ben eskiyi diyorum çok eskiyi. O zamanlar Masalar kıyıda en cafcaflı yerler deniz tarafındakiler. Gıcır yerler. Gıcır yerleri, kalontor yerleri yakışıklı filinta saçı briyantinli traş tamam sinek kaydı, gömlek canti yaka üç düğme açık geniş, bıyıklar ayarlanmış Ayhan ışık, Turgut Özatay tipi güzel, Hayati Hamzaoğlu, Erol Taş bıyığı kötü adam bıyığı kızlar tutmuyor pek, Ben Ayhan Işık tipini severdim. Filinta adamlar oturur masalarda tek ama her biri başka masa, genç kızlar kol kola girer güneş batmadan oradan bir iki evden ne kadar izni var geçerler.

Adamlar keser biz öyle derdik kızları, şöyle bakarlar. ”Bana gösteriyor omuzları, kaşları kaldırıp biraz yan oturup bakıyor. Bankın arkasına kolunu uzatıyor sandalye arkasına uzatılmış kol gibi.

– “Külhan denir öyle otururlar, önerinde suyu katılmış rakı, sigara masada, filitreli yok o sıralar, var Çamlıca Naneli o yüzden pek içeni yok. Rakısından bir yudum şöyle”. Elinde bardak varmış içiyor gibi yapıyor. “Kızları o yudumda keserler daha ziyade. Hem işaret verecekse bir göz kırpar” kırpıyor gözünü elinde bardağı ağzında aynen heyecanla oynuyor anlatırken.

– “Araba az, kızlar caddenin kaldırıma yakın kısmında yürürler. Faytonlar geçerken kaldırıma çıkarlar. Masaların aralarına beklerler. Sonra yine iner kol kola girip yürürler. Anam küçükken ölmüş, babam içkici kolumda arkadaşım sırdaşım mahallelim güzel kızdı. Adı senin işine yaramaz. Etekler dizin altında tiril tiril böyle bir dönsem tam açılır. Göğsü dantelli bluz beyaz. İmbat esti mi eteğin altından gelir baldırın iç tarafına dokunur. İçini bir kıpır kıpır oynatıverir. Gözler aranıverir bir şeyler, kötü bile olsa kıpırdasın ortalık. Baktım oturana göz kırptı. Sonradan kırpmadım dedi hep ben de ona erkek bir kırptı mı kız yedi sekiz kırpar. Kolumda ki kıza sen git dedim gittim masaya oturdum. ”Durdu burada lafın arasına bir şey katması gerektiğini düşünmüş olmalı.

– “Ben üç herif eskittim”. dedi. Baktı.

– “Maşallah” dedim.” Gün görmedim demezsin.” . Kesmedi lafı devam.

– “Oturdum masaya. Masada Yeni Harman sigarası. Ben sigara içmeyi bilmem o zaman. Paketten bir sigara çektim. Taktım ağzıma. Ağır sigaraydı Yeni Harman ben hiç içmemişim. Kalktı yaktı. İlk herifim adı sana lazım değil hem yakışıklıydı, hem de inceliği çoktu . Dumanı çektim. Dünya yerinden şöyle bir sekti, zıplar gibi oldu. Bozuntuya vermemeğe çalışıyorum. Bir de rakısından kalanı diktim kafama. Dünya yerine oturmadı. Ne mahalleye döndüm ne eve. Bakacak yüz de yok kimseye. İmbat başım derde soktu. Yeni harman itekledi rakı yere serdi. İyiydi. Ben kıskanç gece geç gelir rakı, tütün, kadın kokar. Perdenin arasından bakarım geliyor. Yatağa girerim. Kadın kokar. Gözüm döner. Boğazına basacağım gelir. Kavgayı tam çıkaracağım boğazıma kadar gelmiş. Yanaşıp sarıldı mı koku gider. Bir gece gelmedi. Bıçaklamışlar. Kadının kocası dediler. Polis bulamadı. Bende soramadım. Nikah yok. Fuar’da buldum ikinciyi. Kahve de ocakçı. Bazı geceler oyun olurmuş gelmez haftanın çoğu böyle. Seneler sonra resmi karısı çıktı ortaya. Ona gidermiş. Kapı çaldı elinde bir ilkokul çocuğu beni dövmeye gelmiş. Al senin olsun, böyle olduğunu bilmiyordum, öptüm yanaklarından eve bıraktım, çıktım kapıdan. Sonra sipsi tipli bir herif. Kısa sürdü, peşimden gelmesin diye burayı hiç konuşmamış düşünmemiştim. Cebinde ki parayı aldım çıktım geldim buraya. Bir otelde iş buldum. Temizlik. Namuslu heriflerdi sahipleri. Kardeş. Emekli oldum oradan. Yurda çıktım. Şimdilerde sabah oldu mu çıkarım buralara gelir yürür otururum. İzmir’in kızları benim gibidir. İmbatı hissederler Rüzgara binecek kadar hafif olurlar narin alır nereye götürürse.”

Lafı bitmişti. Bundan sonra ne söylese fazla olacaktı. Banka yerleşircesine oturdu. Sırtını arkaya dayadı. Sabahın gözü açılmış olmalıydı. Kalktım. İyi sabahlar diledim. Gazeteyi katlayıp cebime soktum.

Şimdi gazetenin orta sayfasında bir araştırma da kadınlar erkeklerden sekiz kat daha fazla göz kırpıyor diye okuyunca o araştırmanın daha önce fıldır fıldır eteklerle, imbatla çokça yapıldığı aklıma geldi.

1 Yorum

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir