Yokluğunu farketmemeyi o kadar çok isterdim ki çok farkedeceğim oysa.
Ömrümün çoğu olmasa da neredeyse yarı yakınında en güzel en cıvcıvlı anlarına denk gelen gelmesi gereken yıllarında neredeyse yarısında. Dublin olmasa bile Belfast olmasa bile Berlin Paris Rotterdam hem de savaşın neredeyse son günleri zamanlarında ki halleri olan ne varsa her şeye düşman her şeyi yok etme hali.
Burada burada şurada diyerek yaşamımın en anlatılacak anlatılacağı her yeri her şeyi bir kin bir hırs hem de yüzünü bile görmediği insanlara duyulabilecek bir insana duyulabilecek inançların her türlüsünde aman ha sakın deneninden binlerce kat daha bir nefretle hemde.
Her şey mübah.
Öyle dedikten sonra.
Bir hırs.
Suratında bir gülücükbile kalmamış insanlar çaldırdıkları gülücükler insanlarda onca yıldan sonra ne olacaktı ki.
Kurallar.
Varmıydı ki. Yoktu. Her bastığı adım bir günah yığını.
Yokluğunu farketmemeyi o kadar çok isterdim ki.
Her yerine kasti pisikopatça onca yaralar açıp zevk aldığın zevkini çıkarttığın anları hatırlayacağımı hatırlanacağını aklına bile getirmeden.
Fırsatını bulursan eline tekrar geçirirsen daha da beterini daha da hınçla yapmaya and içmişliğinle.
Yokluğunu farketmemeyi o kadar çok isterdim ki.
Yürümek iyi geldi yokluğunda yağmurda bile üstelik yağmurla.