Öyle güm diye lafa girilmez ama.
Bu konuya nasıl başlanır bulamadım.
İnsan hayatının kara deliklerindendir. Yalnız insan demek de belki yanlış. Canlı dediğimiz her varlık için böyledir diyelim.
Bir Afrika antilopunun aslana veya sırtlana kaptırdığı yavrusunun parçalanışını gördüğün de çıkardığı seste ki duygudur.
Çaresizlik…
Ölüm karşısında hakikaten çaresiziz. O anda Afrika antilopunun çıkardığı seslere benzer sesler çıkartıp, onun gibi ortalıkta bilincimizi kaybetmiş bir şekil de dolanırız.
Sağlıkla ilgili yaşadığımız çaresizliklerin de çoğu buna benzer.
Bunlar çaresiz çaresizliklerdir. Bunların insan hayatın da var olduğu da ortada.
Yaşadığımız sosyal ve psikolojik ilişkilerdeki çaresizlikler. O çaresizlikler gerçek mi? Yoksa çareleri varda bizim o andaki ruhsal ve matematiksel çıkmazlarımız mı sonucu çaresizliğe götürüyor.
Başka bir söylemle aslında beynimiz de veya düşünce tarzımız da matematiksel bir hata yapıyoruz da sonuç çözümsüz mü çıkıyor?
Matematik diliyle işlem hatası mı yapıyoruz?
Hayatımız da yaşadığımız çaresizliklerin bir dolusunun böyle olduğunu sanıyorum.
Hele yalnızlığınızın ortağı yoksa?
Ya da yalnızlığınızı paylaşmayı akıl edemediyseniz.
Çaresizliğinizin çaresizliği orada başlıyor. Yoksa böyle biri. Yoksa paylaşacak bir kimse?
Olmaz mı?.. Okuyabiliyorsanız, eliniz kalem tutup yazabiliyorsanız, konuşabiliyorsanız iki kelime de olsa. Anlattığınızı dinleyecek, sizinle her şeyi olmasa bile zamanı paylaşabilecek bir dolu insan bulabilirsiniz.
Olur mu derseniz?
Siz yapmaz mısınız..? diye sorarım.
Siz yaparsınız da başkaları niye yapmasın?
Dünya ya bir de bu açıdan bakın.
Hatalarınızın belki de en büyüğü uçurumun kenarından Dünya’yı seyretmektir. Oradan bakmayın artık. Uçurumun dibine de bakmayın…
Biraz geri çekilin gökyüzüne bakın bir süre. Sırf o kadar yıldız bile bize yalnız olamayacağımızı anlatmıyor mu?
Çok kalabalık mı geldi.