Kalabalık masaların konuğudur yalnızlık, paylaşmadığın bardağından yudumlarsın. Arada bir gülümseme kime baktıysan ona torbadan bir tane seçilmemiş. Gözler karşılaşmaz, karşılaşsa da nadiren konuşmazlar, bir şey anlatmazlar dilsiz bir bakış acelesi olmayan arada bir gelen var mı? Diye arkasını kollayan bir duvar diplerinde kaçan bir bakış. Açılmamış, çalmamış, edilmemiş, konuşulmamış telefonlarda öyledir.
Masada o kadar kalabalık var hem üstü hem etrafı içinde senin olan bir bardak o kadar gerisi yalnızlığını seyrediyor, sende onların yalnızlıklarını. Sahip olunan bardaklar boşaldığında bir nakarata eşlik edeceksiniz hep beraber “Ben yalnızım, ben yalnızım, yalnız.” Yanında olmayan, şimdi etrafında olsa da artık o olmayanın yokluğu değil sen yalnız bırakan giden artık gelmeyeceğini çok iyi bildin o adrenalin, epinefrin, endorfine, nörotransmiter adı her ne ise senin gençken yanında olanın da bıraktığı yalnızlık. Vücudun çoktan yer çekimini fark etti, ne kadar umursamaz görünse de flört başladı bile çağırıyor el işaretleri göz kırpmalar gırla bakacaksın bir gün her nasıl olursa nasıl bir aşksa tenine dokunacak, önce dokunacak sonra sonsuza kadar koynuna gireceksin yer çekiminin onun koynuna girişinin resmi nikahı nasıl bilirdiniz?