Korktum. Derinden bir müzik bir akordion bir Fransızca şarkı. Paris öyle üstünü başını düzeltmeden gözleri daha açılmamış apar topar çat kapı gelmiş olabilir mi? Tam da düşlerimde benim ona yapmayı planladığım gibi belki biraz daha sessiz biraz daha sokulgan biraz daha cüretkar. Paris olduğu yerde kalmış. Her zaman ki tembelliği […]
Post Tagged with: "paris"
Paris’ te yağmur var. Paris’ te hep yağmur mu yağar her gün her gün her saat. Yağar benim Paris’im güneşi hiç sevmez görmez hep yağmurludur. Hayallerden kurulmuştur. Pave taşları tuğla duvarları parkları her yerinde başka bir ayrı belki hep aynı müzik. Hayallerle kurulmuştur. Senin dolaşmaların, senin gazete kitap karıştırmaların sen […]
Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Dünyada da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yıllar öncesinde bir sonbahar yaşanmış yaz başlangıcında bir şeylerin yaprağı dökülmüş kuruyuvermişti yaprakları dalları ilişkileri. O günden bu yana dünya da hiçbir şey zaten eskisi gibi değildi. Paris’te de hiç bir şey eskisi gibi değildi. Eskisi […]
Onca yoksulluk varken‘in satırlarının arasına kaçıyorum. “Ta buralardan görüyordum bunu, oysa Ponthieu sokağında çok lüks mağazaların bulunduğu Champs – Elysée ye yakın bir yerdeyim. Madam Rosa ‘nın savaş öncesinden kalma saçları giderek daha sık dökülüyordu.” Paris sokakları nemli ıslak soluklar. Satırlar bir sığınak oluyor. Bir ölünün yanına uzanmanın huzuru gibi. […]
Hemingway söyler. “Gençken Paris’le tanıştıysan yaşadıysan Paris ölene kadar hep sizle kalır”. Öyleydi. Sadece Paris değil. Gençken yaşanan ölene kadar sizle kalıyor olmalı. Başlarken gençken cebinizde az veda varken biriktirmeye bile niyetiniz yokken sonra vedaları biriktirir olur her yere sokuştururcasına doldurursunuz. Hemingway gitmeden az önce böyle bir dolmuşluğun, ağırlığın farkına […]