Hayatın bir yerinde, hep böyle olurduk hayatın bir yerinde karşı camın kedisiydi bende öyle. Bir birimize anlatmayacağımız o kadar çok şey vardı. O yüzden birbirimize anlatacak bir şeyimiz varmış gibi yapardık ta oradan ta buraya.
Kapıda karşılaşılmış nasılsınızları bile önemli olmayan kapı komşusu sohbeti gibi bakışlarımızda oradan, buradan birazda şuradan.
İçimizde yanıklar kokusu genzimizi ıslamış yakar anlatılma ya anlatsın dinlese is buluşması o kadar belki kıvılcım sıçraması birazda yanık belki yangın başlangıcı hadi o da toptan yandı yandı bitti kül oldu olsa bir senin karşı camın kedisi yok artık o kadar.
Yürekleri toplamalı toptan bir yerlere onlar nasıl gömdüyse öyle nasıl yoksa onların, varsa bile nasıl devre dışıysa öyle.
Yeni yağmış karın üstüne bir göz yanılgısı lekesi var mı yok mu göz yanılgısı say.
Camın arkasında sende öyle anlatılmayacak o kadar şey var ki.
İç kemirmesi manavda sebze seçerken hiç tanımadığın paylaşılmayacağı olabildiğine paylaştığın bir daha kim bilir nerede? Paylaşılmayacaktı, paylaşılmadı.
Anlatılmayacak o kadar şey var ki hepsi yük. Sen anlarsın perde kıpırtısından irkilip kaçmadan az önce.