Her yağmurda olmasa bile siyah bulutlar göze ilişmesiyle o çok eski soruya. Ne kadar narin ne kadar korkak edilgen bir sesle sorulmuş bir soruydu. Şekerdi eriyecekti kaçacak yer yoktu ruhu saklamak ta yok ortalardaydı her şey yürekler canlar ruhlar hepsi çamların arasındaydı şimdi ağaç olmuş fidanların gökyüzü simsiyahı birbirlerine sokulmak için neden arıyor olabilirdi kesinlikle öyleydi yine de itirafı çok zor. Cezası ağır olmalıydı değildi bize ağır gelecekleri nedensiz sokulmalar.
Yağmur başlar.
İlk damlalar iri daha küçülünce hızlanan. Islanılan saklanılan yere gidilene kadar ıslanılan herkes. Sokulmak için nedenler ortalığa çıkıverir. İlk baharın sonu. Soğuk üzerlerinden sular öyle böyle değil, solukların buharı karışıyor birbirlerine.
Hey be.
Ne güzel ıslanmak o gün. Dışları sırılsıklam yağmurdan içleri yürekleri delikanlı o zamanlar atışlarında sırıl sıklamlık. Korkutucu şimşekler gökyüzü çatırdıyor gözlerde ışıltılar. Soluklar birbirine değiyor çatırdıyor yürekler eller elleri masal bu.
Yaşanalı onca sene olunca hikaye bile olarak kalamıyor. Masal oluyor.
Bir varmış bir yokmuş hayatın bir gününde.
Yağmur yağıyor gökyüzünde kara bulutlar aynı yerde çamların arasında bir yokmuş da o var o kadar.