Sabah, ısınmamış saatler, ıslanmamış saatlerde olabilir gün nasıl biter bilinmez. Bir romanın yaprakları arasına dolaşmışım çıkamıyorum. Yeni yazılmış, bir yerinde Birinci Dünya Savaşını anlatan. Avusturya Macaristan Veliahtı Arşidük Prens Ferdinand’ın Saraybosna’ da öldürülüşü anlatılıyor, bir belgesel bir televizyon da izlemiştim ve yüzüncü yılı birkaç gün öncesi.
Tarihi yanlış bilmiyorsam Sırpların birleşmek adına yaptıkları bu günün aksine bir pastane, bir arnavut kaldırımlı yol üstünde dünyayı binlerce ölüme götürecek bir ceset içinden kaç aşk geçen bir roman. Karıştırıyorum bu günlerde her şeyi.
Yalnızlığın denklemi kurulabilir mi?
İçinde binlerce sıfır çarpanı olan bir denklem sonucu sıfırdan farklı olabilir mi? Güneşe veriyorum sırtımı, biraz ısınsın. Bir baharat kokusu romandan gelmiyor, hikayenin bir yerinde pastane vardı ama bu dışarıdan geliyor. “Gece bir yağmur sorma gitsin “ diyorum masa arkadaşıma. Arkadaşım kitabından kafayı kaldırıp bakıyor “Sormadım ki zaten” dercesine. “Akşama yağmur yağar mı? ““Saraybosna’ da hiç aşık oldun mu? “ “Öldün mü? Arnavut kaldırımına yatırdılar mı boylu boyunca?”” Hiç eline adını koymadan aşk değdi mi? “ sormuyorum kitap bana soruyor bende omuz silkiyorum kadar.