Şafağın kızıllığı ortalığı kaplamadı daha dışarısı az sonra gelecek olan günün kokusunu almış pusuya yatmış bekliyor. Kuşlar birazdan gelecek ışığın gevezeliğinde. Gevezelikte kuşları geçebilir. Büyük bir sır verecekmiş gibi neredeyse ağzından kaçacakmış gibi sabahında öyle bir suskunluğu.
Kadına zamanın o olduğunu söyleyecek dilinin ucunda. Kadında biliyor zamanın o olduğunu onla biteceğini o zamanı bitirecek o da biliyor ta başından beri hem de.
Doğduğundan itibaren biliyor zamanın kendisi olduğunu. Çocukluğu, gençliği, gençliğin son demi şimdi. Beş yüz yaşında bile olsa yaşlanmayacak zamanı kendi bitmeden bitirmeyecek olunca yaşlanmada ne.
Eteğinin dibine yatağın kenarına her zamanki gibi çöküyor. Kadının gözlerine daha iyi bakabilmek için. Kadın gözlerini açarsa açarsa onu görsün zamanı tüketmeden önce.
Kadın gözlerini açarsa orada yatağın yanında eteğinin dibinde gözü gözüne denk getirilmiş bakışın orada olduğunu zamanın tükenmekte olduğunu biliyor tükendiğini biliyor kendinin. Orada kendisinin zaman olduğunu zamanın tükenmekte olduğunu az sonra aklı çelinince Aragon’un Elsa ya dediği gibi zamanın soyunmaya hazır sökülmeye hazır bir giysi olduğunu, tutturulmuş öylesine dokunsan.
Tan sökerken uyurken az sonra zaman bitecek her şey bitecek gözlerini aralasa mı? Az sonra kadın bitecek zaman bile orada kalacak gönlü çelinecek çırılçıplak kalacak zaman üstünde bir şey olmadan bitecek geldiği gibi şafağın kızıllığında.
Kadın son kez gözlerini aralıyor. Adam bir umut bütün gevezeliği bakışlarında orada. Kapatıyor gözlerini üstünde kızıllığı günün.