-“Kalk oğlum kalk sabah oldu”. Sabahın olduğunu annem söylerdi. Horoz yoktu, duymazdık belki de uzak bir yerlerde öttüğünden… Sıcak o sesi özlemişim… Yarım asır olmuş, bayram geliyor yine sabahlarını özlemişim. Elini öpmeyi, üç numara traşlı kafamın okşanmasını, koltuğunun altına sokulmayı. Pazar kahvaltıdan önce boğuşmayı, kardeşlerimle bir olup onu yenememeyi. Gece […]
– “Bu memleketi içten yaşamak istediği şekilde yazdığı için yazarları, düşünenler, düşündüklerini söyleyenleri biz içeri tıkmışız hep. Rüyasını görmüş istemiş, istediğini yazmış, böyle daha güzel olur, bu şöyle olsa demiş atmışız içeri. Hani Nazım demiyorum, o daha da başka paylaştığımız şeyleri paylaşırken hani biraz daha büyük pay hani zar gibi […]
Bir gürültü, uykusunun içinde sanarak devam etti uyumaya, değil. Gözlerini açtı, kapı çalıyordu gece bitmemişti, gözleri vakti gelmediğinden açılmıyordu. Gitti kapıyı açtı, içeri girdi bir telaş hep bir gün gelecek dediği gelmeyeceğine artık inandığı içeri girmişti. Bir telaş belli gözleri bir alev topu olmayı oynuyor. Gittiği gibi hiç değişmemiş yıllar […]
Bir şarkı tutturup, yağmur altında ıslanıp dolaşmak bütün istediği buydu. Sıkılmış ruhunu ıslatıp biraz gevşetebilir miydi? Acıların acıtmayanına ulaşabilir miydi? Yılların üstünden geçtiği demir yolu yalnızlığı parlar mıydı? Siyah beyaz fotoğrafların içinde kırık yüzler, küskünlükler kirpiklerinin arasına kaçan yağmur damlası ile dil yaraları da inceden bir sızıyla iyileşmeye yüz tutar […]
– “ Çay içer misin?” Sordu. Gelip karşısına oturmuş, suratı sirke satıyordu. Sabahı iyi karşılamamış olduğu belliydi. Kafasına bir şeyler takılmış, yine sabahı sabah etmiş olabilir diye düşündü. Sormadı, artık alışkanlığı olmuştu bekliyordu kendi anlatsın. Yine traş olmamıştı, sakalı birkaç günlük suratında. Siniri kart sesine yansımış daha bir kart çıkar […]