-“ Gitme demiştim. Kal bu şehirde. Bu şehir senin şehrin tamam hayatının bundan sonrasında benim sana söyleyecek bir sözüm yok, olamaz. Belki görüşmeyeceğiz hiç birbirimizi görmeyeceğiz bir daha. Ben senin nasıl olduğunu, sen benim ne olduğumu hiç bilmeyeceksin. Belki eski dostlardan birini görüp nasıl olduğunu olduğumu öğreneceğiz yarım ağız soruların […]
Aynanın karşısında durdu. Kendine baktı, alıcı gözüyle derler ya öyle. Güzeldi, biliyordu güzel olduğunu. Annesi söylemişti, çocuktu büyüdü o zamanda söyledi inandı. Sonra ona aşık olduklarını sevdiklerini söyleyenler inandırdılar onu. Hemcinsleri söylediler arkadaşları dostları. Aynanın karşısında şöyle bir yarım döndü. Ayaklarından başa kadar inceledi kendini. Öte tarafa yine yarım bir […]
“Bir kutu gibiydi, bir hücre belki genişçe ama kendisinin gittiği yere taşınan, bir görünmez zırh çevresinde. Yaşantı böyle değil midir? Sevgiler seninle, sen anlatırsan karşıdakinin anladığı kadar. Sevgililerde öyle. Dostlar, dostluklar, arkadaşlıklar, arkadaşlar da öyle değil mi?” Bir radyo müziğinin önünde geliyordu sesi. O zaman düşündü hayatının renklerine ne olduğunu? […]
– “Biliyorsunuz, Dünya durmuyor. Durduramıyoruz, durduramıyorsun, dönüyor. Hızlı döndüğü olmuyor mu? Hem de nasıl. fark ettiğimde ayaklarımı yere iyice basıp yansa bile durdurma mücadelesi vermiyor değilim ama olmuyor. Tam durdu dediğimiz anlar oluyor. O zaman kolunda saati durmuş birisi oluveriyorsun. Uyurken duran saatin çalmayı unutup işe geç bırakması gibi, o […]
– “Çayır çimen bir yere uzanıp baharın içinde bir papatya bulup seviyor sevmiyor yakışır. Bir gece yarısı bir ıslığı tanıyıp, ışığı söndürmeden hem de perdeyi aralayıp kim diye bakmak bile bile kimin çaldığını, bir kahve fincanının içine bakıp karşısında oturanın içini okuyup, beklediklerini istediklerini bilip onları söylemek yakışır kadına”. Sofranın […]