Bir şarkı, şarkı değil içine acı kaçmış sesler. Takılıp kalırım bir şey var. Acı. Çok uzaklardan o kadar şarkı ses, radyo da, yolda yürürken, minibüste, cafe de, televizyonda. İçine acı kaçmış ses. Ne kadar neşeli, hareketli, cıvıl cıvıl, çılgın parça olursa olsun seste bir acılık. Acıyı hissettim ya. İsabel Pantoja […]
Sorduğun gibi sordum. Olmadığım bir anda ilgini çekmediği bir anda unutulmuşlar rafına kaldırılmış ya da kaldırmak üzereyken yeniden bir daha bir yerlerde eline gözüne denk gelip bu da neymiş? İşte tam o zaman. Önce benim sıkıldığın kavgalarımda yaraladığımı düşün bu seni rahatlatır. Bütün seni seviyorum deyişlerimi hepsi doğru. Kırıklar mı? […]
Sessiz gölgesiz duvarlar vardır. Birden önüne çıkmışlığı oktur adını koymamışsındır. Görünmez, sessiz, gölgesiz, ışıksız duvarlar. Biriyle, hayatla, gerçekle, birileriyle, rüzgarla, ıslıkla arana koyarsın. Arana koyulmuş bulursun. Üstelik o duvar varsa senindir. Bir duvara dokunuyorsan, hissediyorsan, biliyorsan var o duvar senindir. Kürşat Başar elinde saksafon, İlhan Şeşen, Burçin Büke. Aşk bitti […]
Elim avucunun ortasında kayboluyor. Küçüğüm, çocuğum, büyümemişim, yaralanmamış, çivilenmemişim. Sevgiyle gözlerine bakıyorum. Biliyor bütün zayıflarımı. Al beni kaçır götür. Göğsüne yaslanıp uyumalıyım. En derin uykum o. Geldi. Yine tutuyor elimden. Çivilenmiş, yaralanmış, büyümüş, ihtiyar bile, büyüğüm elim avucumda elinle aynı büyüklükte. Sevgiyle bakıyorum. Göğsüne yaslanıp uyumalıyım. En derin uykum o. […]
Az önce biraz önce serin bir rüzgar içinde biraz hüzün olmalı keder fazlaca esip yüreğime bir soğukluk bir dur kalk gidelim anlamamışım gibi bir daha. İçinde her türlü kirli garabet bulutlar bir de acılara gülümseme sinsi filan bile değil açıktan yitirilene oh be bir ayran yutmuşluğu zevkiyle. Ne oluyor? Utancın […]