Gökyüzüne şöyle bakacaksın onca yıldız hepsi senin hepsi sensin.
Kemiğin etten ayrılışı kolay sen daha zoruna kendinden öyle cayır cayır öyle yırtarcasına acısına biraz dah bir gayret.
Kendinden kendine.
Soyunacaksın soğuğa sıcağa en çok da sana senin örttüğün üstüne bir itina ipek gibi giyindiğin sığındığın en keçesinden aba benzeri sana senden yırtarcasına söküp atıp gökyüzünde yıldız biri sen biri de sen öbürü de bir de karanlığı bildiğin gibi o da sen gökyüzünün.
Yıldızlar o kadar büyükmüş olsun bir nokta onlar da senden o kadar uzakta senler.
Üşüyorsun soyunmuşluğunla soyunmuşluğunda yıldız olduğun yıldızlığın yıldızların cayır cayır yanarken sen onlar onlar senken.
Kedinin yem kutusuna konan değil giden torbaya bakışı ona açlığı o da benim o benim açlığı aç gözlülüğü.
Deliliğin gücüne hep Nietzsche ulaşacak değil ya.
Hep aynı yerde aynı kağıtlarla aynı blöfe aynı kazanmalar hayali ısrarı en aptala en zekiye aynı davranış aynı alaylı aynı hınç alışlı aynı zavallı bakışı o gün öyle geldi işimize düşüncesi üstelik.
At tut hep olta da yemsiz istemediğinden büyük balıklar hep şans öyle san. Nehir seni balıklarına yem etmek için besliyor olmalı gün gelince seni alacak balıklarına.
Bu geceye binlerce rehin uyku yine gök yüzü yıldızlarla dolu oysa.