Kolay Olmayanı Yaşamak

Kolay Olmayanı Yaşamak

Söylendiği kadar kolay olsa, olmuyor. Biliyorsunuz, biliyorlar. Kendi kendine hep aynı şeyi söylüyorsun, tekrar tekrar söylüyorlar; evetliyorsunuz hep. İkna olmayan bir tarafınız direniyor: “Su iç.” “İçmem.” “Yemek ye.” “Yemem.” Bir direnç… Su, yemek olsa ağzınıza bir şekilde tıkılacak; öyle bir kolayı da yok. Beyin ikiye bölünmüş, çoğunluk artı bir öte yanda kalmış misali.

Kolay değil öylesi yaşamak. Aklın yolu hep bir olmuyor; yolları var aklın, çoğu da düz değil. Eğri büğrü, düzelmez bir karmaşıklıkta… Aklın, hep karmaşayı sever olmuş. Seni çok yadırgayan da yok etrafında; yanlış yola girersen, “Dur!” diyen, önüne çıkan yok. “Düşsün bir bakalım, gülelim, sonra bir bakarız” hizasında dizilmiş kalabalıklar.

“Kimse yok mu?” bağırtısına, çığlığına, fısıltısına, iniltilerine cevap vermeme alışkanlığı yer etmiş sanki yüreklere. “Ne var sanki, ne olmuş, biz de tam da aynı, tıpkı öyle…” Ezberini kürsüde okul çağlarında kalmış alışkanlıkla, bir çırpıda, daha sorulmadan, sırası gelmeden hazır nazır; kelimesi bile cuk oturur bırakılmışlıkla, tıpkı aynı, sen ben diyerekten.

Uslanmayacağız belli, yollar tıkanmış. Tutulmuş en güzel yol kenarları; az sonra alkış. Bir çırpıda “Nasıl bilirdiniz?” Biz de “Öyle, çok yaşa!” alkışlarına eşlik ederken, çekip gidiverecek hazırlığında.

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir