Yastığa gömülmüş orada herşeyden her sesten uzak kalmışlıklarda başlayan biten geceler.
Uzadıkça uzayan içinden bir şeyler araklanmış bir şeyler eksik o yüzden gitmez uzaklaşmaz hep orada öylece kendi etrafında fır dolayı dönüp duran gidip uzaklaşmak için tembelliği bir kenara az biraz gayret o bile yok bitmeyen çözülmeyen karnlığa karanlıklara bırakılmış el yordamı belki binlerce çile binlerce yumak düğümlerden düşünceler.
Masanın üstüne kafasını yan koymuş öylece yatmış gözler kapalı eskidendi mektup yine de içinde herkes ne çok şey anlatıyor. Kalabalıkların yine de içinde herkes ne çok şey biliyor ne çok şey anlatıyor kalabalıkların sözleri sözlerin kalabalığı.
İnsanın saç ayağı üç şey yaşamak özgür olmak mutluluğu aramak. Var olmak bu üçüyle.
Su testisi saman gökyüzü Van Gogh neye boyadıysa tutmamış olacak başka başka mutluluğu Frida da boyamış o da başka başka renk bulamadıkları mutluluğu.
Hayatı mutlu yaşamak değil mulu olmak hiç değil mutluluğu aramak verilen o. Şöyle şöyle böyle böyle gırtlağı yırtarak parmağı uzatarak biraz da göze sokarak ben sana ne verdiysem o kadar öyle o haliyle kendini bile yadırgamadan.
İçine bir kaşık daha şeker atsan tadı gelecek tam tadında olacak tarifi değişecekmiş gibi sonuna kadar so damlasına kadar yaşanan hayatlar gidilip alıp başını giderken sanki bundan önce yaşananlar tam tadında gurme bilgeliğinde bırakılan tarifler gibi .
Benden sonra benden bu kadar pamuk şeker üstüne ekilmiş biraz kuş yemi mide bulandırıcılığında bakışlar.