Böğürtüler uğultular ıslak kuru gürültüler dünyanızın sesi bunlar olmuş siz bir köşeye çökmüş içiniz çökmüş siz ayakta dimdik durduğunuzu umsanız bile. Masal kitabının son sayfası kapatıp bırakacaksın baş ucuna sonra uykusuzluğa sabaha kadar.
Derdini suya dök dediler ya hangi birini hepsini alıp sabah ışıkları yeni yeni geldi gelecek sen gözünü bile kırpmamışsın suyun altında içinde bir türkü olsa söylesem hangisi tabii ki hiç biri olsa da yok olsa dükkan senin hafızası sabahın körü.
Dışarıda rüzgar kışkırtmış yaprakları ağaçları bulutları hep öyle yapar derdini dök dökmez bir direnç hali yahu bu dökülmüyor suda alıp gitmedi. Rüzgara bu hınçla gelişinde bunca huysuzluğunda kaptırıversen alıp gitse gitmese bile papaz kaçtı misali elinde kalsa.
Havluya ulaşınca avluya da olabilir havlunun altında avlunun ortasında olmamış olsan olmamış olsan kaybolsan hiç bulunmasan dişlerin takırdamasa ses olmasa hani belki görünmezlik kimse bulmasa aramasa bile.
Sonradan öğrenilmiş yaşamlar içinde dertler böğürtüler ıslak kuru gürültüler dünyanın saçlarına sakız yapıştırıp kaçmak da vardı oysa.