Masanın bir köşesine oturmuş seni bekliyorum. Bir müzik yeni tanıdık gelmiyor kulağıma, tanışmamışız sevimli değil, sıkıcı olabilecek çılgınlığı da yok. Yarışma şarkıcıları gırtlağında soluksuz bir tıkırtı, artık klasikleşmiş söylenilişiyle cıstak derler ya öyle. Masanın üstünde kuş pisliği geceden kalma, yanına fincanımı koyuyor sabah olmasından hiç hoşlanmaz hıncında sert bakışmayan etrafta değerli çok şey var kaçırmayayım umursamazlığında eleman. Gece daha kokusu alıp gitmemiş, sabahın gürültüsü daha alışılmamış. Gazetemin sayfalarının arkasına saklanıyor şehir. Böyle birinin dudağında gülümseme olarak gelsen diyorum nerede kaldın? Hani geçerken uğrasan masama bir merhaba olsan, bana dostça bakan göz olsan, saçların sabun koksa yanımdan geçsen irkilsem, baksam ardından kokun daha veda etmemişken masama, bir dilek olsan öyle eli açılmış olarak gelmeyip içten dilenmiş dostça omza değen bir el olsan, çıksan, gelsen. Gazetenin haberlerinde günün ışığını kesip sabahı serinleten o gölgeli halimden alsan beni gece kurulmuş, dünden kalmış bir kısmı da isteklere ışık yakan umutlara taşısan. Dedim ya gelsen bir gün olarak güzelliğinin içinde hiç olmasa da az kötü olsa kabul edilir. Güzel bir gün desem adına bahar kıvamında güzel bir gün. Gülümsesen birden karşımda dursan kötünün çok da ulaşamadığı bir yerden gelsen. İyi bir gün mesela bu gün o beklenen gün olsan.