Göz dikmişlerdi ceviz ağacı göze geldi. Gördüler gözlerini diktiler. Geldiler kestiler dallarını kesmediler yoldular. Üstünde cevizleriyle. Cevizleri için yoluyorlardı kırıyorlardı dallarını o kırmasın onlar kırmasın biz keseriz ben keserim yolarım hep vardır ya hep öyledir işte tam da o duygu ile bir de üstüne yolmayı bekleyenler yolmaya yerlerdeki dalları.
Şair ceviz ağacını niye seçmiş hep bir soru. Gülhane parkında onca ağaca rağmen göze en denk gelen sırf o yüzden.
Eskilerde sehpaları ceviz olan övünürdü sağlam hem de ceviz ondan. Şimdilerde talana denk geliyor göze denk geliyor göz dikiyorlar. Ceviz ağacı çetin cevizağacı bir kuru gövde bir kaç küçük dal öyle çırılçıplak utancından bakamıyor mu ne? Yere bakıyor. Güneş çıplaklığını görmeye gelmiş yaz güneşi alabildiğine.
Yağmur bir kaç gün kalıp gitti. Rüzgar taşıyacak bulut olmayınca çekip sağa dinleniyor olmalı yolcu yok. Gökyüzü çocuk bahçeleri gibi okullar açıldığından beri boş çocuk bahçeleri gibi sessiz boş.
Hayat zorlamaz hale gelince ceviz ağacı benzeri çetin olmaktan çıplak olmaya bir gövde kalmaya dönünce bütün meyveler toplanıp kırılmış kesilmiş dallarla yerlerde sürünüp bir işe yaramaz olunca ruha deyen testere gibi acımasız göze gelip bir dik durma çabayla o da binlerce yüklük çabayla topraktan aldığın bir destek.
Ceviz ağacı dalları olmayan bir ceviz ağacı üstelik gölgesini de çaldılar.