Durup birden sokağın ortasına konmuş bir kanepe başka yerde olacak değil ya yat uzan başka çocukluğundan yok başlama en sona gel. Vakit az. Sokağın ortasında yatıp uzandığın en sona gel kanepeyi biraz kenara çekelim senin cevabına kaçışa yer kalsın.
-Seni hayatta tutan şey.
İşte orada ıskalanmış binlerce şeye bir de hayat ekleniveriyor mu?
Seni ne tutuyor hayatta.
-Boşvermişliğin değil o hayatta tutamaz seni incecik bir saç teli bile değil sağlamlığı bayağı su götürür. Şu, bu, Şu üzülür bu daha çok küçük bu yaşanacak onca şey var.
Ne bekledin? Ne yaşamadın?
Hayatında çıkaramadığın sokamadığın çerçöp niyetine bolca taşıdığın peşinden koşup bir türlü tutamadığın tutunamadığın.
Birden o kadar ince şeylerle yalancı tutamaklarla kendine öteki taraftan korkma da dahil.
Gecelerini alıp götüren yaşayacağım dedirten yaşatmayan götürdüklerini geri az bir şeyini bile hani sıyrılası bir kemik gibi bile olsa bir dişlik.
Seni hayatta tutan şey ne?
Kötü olunca kalın kalın halatlar beline bağlı urganlar binlerce el bırakmayan hani olmadık yerlerine bile sımsıkı yapışılmış.
Ya da öte tarafa gidenlerden korku gideli epeydir olsa da.