Kalemle hiç dost olmadım. Ben başka bir yere geçtiğim halde bir önceki cümleyi tamamlayamadı hiç.
Cümlelerle de aram iyi değildir. İçinde hep başka şey saklayan benim baktığım yerden görüldüğü gibi olmayana şeyler düşündüren hep bir başka ben öyle demedimlere sebep olan kılıklara girdi çoğu zaman.
Kelimeler de pek benim kullandığıma benzemedi. Benim demek istediğime benzer bile bulamadığım çok oldu. Shakespeare değilim o iki bin kelime türetmiş ben sıfır.
Virgüller, noktalar, sevimli üç noktalar, parantezler, ünlemler hiç durdukları yeri beğenmedim. Beğendiğim yerlerde park yasağı varmış gibi durmadılar başka yerlere kaçtılar.
Kendi yazdığımı kendim okuyamadım. Okuduğumda da nefesim yetmedi, yetti arttı bile bana benzemedi. Canım sıkıldı.
De da meselesi canımı hep sıkar. Benim yazdığımı okuyan de da ları ayrımı bitişik mi hatta var mı yok mu ben öyle dedim demedime. Ben zaten elimde olan bunlarla çeyreğini bile anlatamıyorum bu böyleymiş d-a d-e yazsam ne anlayacaksın? Anlama o zaman anlatan ben miyim? Anlatamamış olayım. Anlayacak olan sen misin? Ters çevir öyle kalsın.
Virgülü orada değil olsun sen orada durma geç kavşakta kırmızı da durmuşluğun var da.
Yüzlerce kitabın ortasındayım binlerce okumuşluğum dergi gazete saymıyorum. Günde onlarca sayfa yüze yakın okurum internet dahil . Öyle lüzumsuz ilgisiz bile olsa haber magazin dahil değil.
Bazı hayalleri, rüyaları, falları dinler kulak misafiri olur onlarla aynı şeyleri görmeğe hissetmeye bile çalışırım.
Bunlar oksijeni yettiği kadar beynime iş vermek için. Hepsi beni bir yere götürüyor.
Beyinle oksijeni ayrı düşmüş ilişkisini kuramayan yolunu bulamayan bununla övünen övünenleri alkışlayan olgulara denk geldiği oluyor yolumun. Ahlakı bir erdem olarak görmeyen kötülüğe ki zordur o yolda düşünmek yürümek bir gayret bir çaba alkış tutmuyorum.