Satırların arasında birden karşılaşıyor. Epeydir tanıdık onca şey. Bir şeylerde farklı bu kadar benzerlik. Nasıl olsa soramayacak.
Duvarlar, masalar, sandalyeler yazı dolu. Ben buradaydım merakı. Gece rahatı bozulmuş gitmek üzere kalkıp üstünü başını çırpıyor bir ışıltı fark edilmeden gelip hadi sen git yeter artık dürtüşü. Alıngan ama gidecek.
Şehire gelmeden az önce inivermişti, karanlık hiçbir sesin çıkmadığı bir kımıltının olmadığı ışığın da görülmediği bir yerde trenden. Trenin durması bile irkitiyordu neden. Sessiz daha karanlıktı uykudaydı herkes. Daha siyahtı her şey inivermişti.
Benimle gelir misin?
Gelmem demedi gelmedi o zaman. Bir daha da hiç. Güzeldi. Öyle demişti herkes görünce güzel demesine şirin diye değiştirmişlerdi. O halde hem güzel, hem şirindi. Şimdi o da yoktu.
Ölüleri arasına karışmıştı çoktan. Hayattan çıkıp haber alınmayınca Schrödinger’in kedisi misali.
Bir keresinde daha anlatmıştı. Fırtınadan korkardı. Şimşekten daha da çok. Şimdilerde korkmuyordur. Işıldadı hava iyice gece biraz sessiz çoktan yolu yarılamış olmalı. Trenden ineli çok olmuştu. Nereden aklına geldiyse. Kırk yıldan çok zaman. Durmuyordur artık oralarda tren. Gecelerde ıssız ışıksız sessiz yerler yoktur artık. Gecelerin bile içine ışık karışmışken.
Satırların arasına karışıp birden ortaya çıkıvermişti.