Birden değişiveriyor her şey, birden. Artık bir akşam birden bir kapıyı açmıyorsun her zaman olduğu gibi. Anahtarı çevirmiyorsun. Birden gitmeyi veriyorsun, sokağa dönmeyiveriyorsun, birden başka bir yere yürüyüveriyorsun, bir başka yer başka bir kapı, bir başka anahtar, bir başka ışık başka bir aşka yüz kapı açıldığında gördüğünde bir başka yüz kapıyı açan. Birden oluyor. Ayakkabılarını fırlatır gibi çıkartmıyorsun savurarak hep öyle olurdu birden.Her şey birden bitiveriyor.
Birden. Ayakkabılıkta ayakkabıların olmuyor, birden ayakkabılıkta ayakkabıların duruyor birden başka bir ayakkabılıkta yeni bir yer.
Birden geldiğin gibi çıkıyorsun bir hayattan, birden hayatında olan birileri olmuyor artık. Birden yok işte.
Birden silinmiyor her şey. Yerleri, yerin dolmasa da olmasan da boşluğun bir adı oluyorsun, Boşlukların adı oluyor birilerinin yerine. Senin yaptıklarını önceleri tıpatıp aynısını sonra zamanın uzamasıyla biraz biraz bir az az daha az. Öyle silinmiyor birden zaman arayı uzatıyor uzatıyor kopmuyor, uzuyor ara o kadar.
Gözyaşına denk gelenleri de olur araların kısa denk gelişlerinde.
Birden geldiğin gibi, gidişler birden oluyor, yokluğun silinmesi zor hemen olmayan o. Bir kedi gibi soluklanıyor boşluk. Hani elinle cam buğusu siler gibi yapsan gidecekmiş tedirgin sana bakan boşluk.
Bazı oturup yanına konuşasın geliyor, Hani diye başlayan tasdik bekleyen konuşmalardan, öyle yokluğun yerinde varmışcasına her niye yok olduysa vardı ya.
Bazı tedirgin bakışlara bir el işareti yokluğun gidivermesi için şimdi değil, bir yata altına kovalayış, bir kapı ardına tıkıştırış, bir dolaba sıkıştırış yokluğu. Seslensen ortaya hemen çıkıverecek bir yere.