Kimseye gerçek isminle anlatmadım seni. Kimseye gerçek isminle tanıştırmadım, kimse bilmez seni. Bilenlerde artık yok. Seni konuştuklarım, anlattıklarım, yazdıklarım, yazdıklarımı okuyanlar, hep bir tahmin o da tutmuyor zaten biri hariç. Bildiğini de söylemez o.
Sende bilemezsin şimdilerde anlatılanın sen olduğunu. Satır aralarında bakan gözün senin olduğunu, yok kış, yok yaz ,yağmur, kar herkesin ben dediği sen olamazsın. Ben dediğin de ise evet sen, bir tek sen. Kelimelerin tam da oynanmayan yerinde buluverirsin, kendine söylersin bu ben.
Bana bile söylemediğin zamanlarda.
Bir şiirin nakaratına takılıp, sıradan son üç harf isminde bile. Rica etsem.
Soluğunun bir yerinde hınçlanıp derinden aldığı tam o yerde.
Rejim gibi pazartesi başlayıp çarşamba ancak. Artık derin nefes te almazsın hatırlamak var ya ucunda.
Ne burcuydun sen. Taklamakan çölünde ağır ağır giden deve.
Var mıydı?
Varsa da çok az.
“Bu çöl bitecek!”. Masaya vurmuş git baba gidelim. Bir takmışlık. Sonuna ünlem koy yakışır. Daha güzel olur, tat katar. Bir lezzet.
Gece yarısı uğra.
Deve kin tutar derler, sen uğra, balık tut, ne gelirse oltaya.
Hava kroşesini hazırlamış vuracak. Bu sefer tamam düşeceğiz. Islanır mıyız? Deme. Sırılsıklam mı? Vay halimize. Deve burcu?
Gece yarısı uğra.
Bakarsın içine günah karışmış düşüncelerde gelir. Ayak üstü uğramış. Bırakmayız oturur bizle.
Bakma satırların arasından bir gören olacak biri tanıyacak göz bebeklerinden.