Bana merhaba der misin?

Boşuna aranıp duruyorum biliyorum. Biliyorum o yıllar önce dönmen gereken sokağı anındaki geveze lafını bitiremediği için nezaketinden bir sonraki sokağa kadar gittiğini, oradan döndüğün için benimle bir önceki sokakta çarpışamadığını, kitaplarını yere düşürmediğinden bende aceleyle kitaplarını toplayamadığımı, gözlerine bakamadığımı, göremediğimi seni. Anlayacağın hayatıma hiç giremediğini, tanışamadığımızı birkaç ortak arkadaşımızın bizim adlarımızı sana ve bana söylemiş olmalarına rağmen ilgimizi hiç çekmediğini, senin ve benim hayatımızın birkaç market karşılaşmasında başka hiç ama hiç kesişmediğini, aynı filmleri seyredip, aynı şarkıları belki de aynı tekrarlarla dinlemiş olsak bile bunun seninle, senin içinde benimle bir ilgisi bulunmadığı ortada. O halde niye ben seni arıyorum, sen niye beni bekliyorsun? Niye şarkıların arasına sen sıkışıyorsun? Elimizden kaçan gençliği içinde her türlü çılgınlık yaşanırken bile ezerken nasıl olsa bir yeni günde yenisini bulacağımızı bir birimize olmasa da yakınımızdakilere söylüyorduk, yanılmışız. Sen beni tarif ediyordun, ben seni ama olmadı işte bulamadık. Şimdi nasıl oldu da o arkada ki bankta koltuk değneğine yaslanarak gelip oturduğunda senin sen olduğunu anladım? Bakma daha anlamadım, kafam elin niye bu kadar çok titrediğine takılı kaldı şimdilik onu düşünüyorum, yıllar önce okuduğum bir kitabın yazarı aklıma gelmedi biraz da onu hatırlamaya çalışıyorum. Anlayacağın daha seni bulma sana bir merhaba deme şansımda olmayacak bundan sonra. Bu kent bizimken daha, elimizden alınmamışken, bu parkın o senin oturduğun bankın üstüne başka başka isimler kazımaya çalışırdım çakımla. Çakım vardı, meyve somak için derdim ama hiç meyve soymadım. Bir bakar mısın aynı bank değil herhalde ama üstünde ne yazıyor? Ve giderken bana iyi günler veya merhaba der misin?

1 Yorum

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir