Aradan yıllar geçince yalnızlığını yanına alıp karşısına geçip belki, kadehsiz şişeden tokuşturup sohbeti hatırlayınca hüzünlenip biraz da ucunu kaçırınca bakacağın bir fotoğraf olmalı, yırtık uçları biraz sararmış siyah beyaz gözü ne renkti.Güzelmiydi?
Kahve kalbine kötü mü geliyor olsun aksi insan ol bir de falına baktır, kimse yok ya yalnızlığın çıkar olmadı o bakar anlatır üç vakte kadar yüz yıl mı desem asır mı onlarla sayılan yıllardan mı?
Kalemin ağır.
Bütün her şeyin gibi duyguların da yorgun, epeydir. Hiçbir şey dolu dolu olmuyor, yaşayamıyorsun dibine kadar ne yaşardın ama dolu doldu doymuyor, görmüyor, aramıyor, hüzünlenip gözyaşlarını bile artık kurudu, bakmıyor. Bir de özlemiyorsun dolu dolu nasıl olsa az kaldı.Le cafe des 3 Colombes şarkısı dinle Paris’te. Olmadı Brüksel sokaklarında The Red Rose Cafe. Kahve kalbine kötü geliyor. Olmadı Roma da Sicilya da san kendini Apollonia nın aşk şarkısı.
Kırıkların bile yumuşak çatladı oluyor. Kırılmıyor bile kırılmıyor yüreğin bile. Kırılsa kırıksa dolu dolu acıtmıyor, acımıyor geçer şimdi. Acılar koyunda sır gibi senin. Aldırma.
“Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım”
Taşıma yükünü bırak bir köşeye çalan olmaz, dert etme.
Tamam bir ara uğra konuşalım, duygular yorgun artık erkenden uzanmak istiyorlar. Sadece göz bebekleri onlar cin gibi kreşin haylazı gibi kimseyi uyutmuyor.
Islık çal camın önünde, bakarsın.