Kaçan Gözler Uğramayan Aramalar

“Yalnızlık benim için değil” derdi, Yakıştıramazdı uzak olmayı kimselerden kendini, ömrünün her hangi bir yerinde uzakların çok yakın olmasına alıştığı yaşadığı hiç olmamıştı. Biliyordu yalnızlığı ağırlığını, acıtıcılığını. Kötü niyetle dolu kalbi olanların, kötü gözlü, kötü bakışlı kaşları çatık, çirkin suratsız kalp taşıyanların, nasıl hesapçı küçük kırıntılı ölçüle biçile sinsi zımpara türü kazançları gözleyen insanların ilişkiler meydanından zararsız, zafer naralarıyla ayrıldığını görmek hayatın ağır basan kalabalığının bu olması korkutuyordu.

yalnızlık

İhaneti yün yumağı oyunu zanneden kedi yavrusu masumluğu kılığına girmiş, tırnaklar çizdi mi kanatan, acıtan, derin mikroplu pençe içinde dokunuldu mu yumuşak okşarcasına bir saklanmışlıkta kazanan arsız kişiler. Acıtana, kırana, aşağılayana hayranlık aşık olmak çevresinde ilişkilerin görüntüleri gülümseyin anında çekilmiş fotoğraflar gibi.

Ya sorgucu kimlikler, engisizyon elemanı gözler, kafalar, kulaklar isteneni görmek, duymak, bulmak isteyen, korkutan her yakınlaştıklarında. Solukları bir kurt hırçınlığında kulaklarında sık cerahatli bir çirkin kokuyla kırık kemik çıtırtısı taşıyan hırıltısıyla.

Kaçan gözler, uğramayan aramalar, sorulmayan nasılsınlar onu yalnızlığa götürmedi. Yalnızlığı bunlardan olmazdı. Büyüdüğü az gelişler, dik durmalar azlık nitelikli, çürüksüz seçilmiş azlık kovalıyordu yalnızlığı.

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

code