Şimdilerde var mı bilmiyorum . Eskiden iki film üç film bir arada oynatan sinemalar vardı. Arka arkaya üç Türk filmi seyrettikten sonra aklınızda ortaya karışık tek bir film kalır o filmin başrol oyuncuları da siz filmi anlatırken değişirdi.
Devir o filmlerin gerçek hayat da olduğu devir. O kadar özenli yazılmamış senaryoları hayata geçirip beş dakika da çekiyorlar ve sunuyorlar ki zeka konusunda geri olduğumu bilmesem bu işin altında bir bit yeniği arayabilirim.
O büyük davaları, muhalefet partilerinin içinde geçmişte yaşananlar, özelleştirmeler ve benzeri olayların senaryolarının nasıl özensiz yazılıp özel ve seçilmiş oyuncularca o kadar özensiz oynandı ve oynanıyor ki şaşırıyorum.
Ben şaşırsam neyse kendileri de aynı şaşkınlıkta. Oynarken arada rolü bırakıp su içmeye gidip tekrar geliyorlar gibi.
Son Beşiktaş maçında olan spor olayına bir bakın. Dikkatli ve özenli bir bakın. Olayda sportif ne var? Hakem, karşı takım sporcuları, kendi takım oyuncuları, her iki takımın kenar yönetimlerinden hangisine saldırılmış? Yok…
O halde niye yapılmış? Kim organize etmiş? Neden organize edilmiş?
İşte oyunun her zaman ki kilit soruları bunlar.
Bu başka bir senaryonun, yeni oluşturulacak bir silahlı parasını senden alacağı ama kendi adamlarından oluşacak, seni kontrol edecek, sana biber gazı sıkacak, seni köşelerde taciz edecek, senin her hareketin de senin tepende olacak ama parasını sen veya senin içinde yer aldığın kurumların ödeyeceği kişiler bunlar.
Yasaları, hepsini ayarlamışlardı sadece sana yedirmek kalmıştı.
İşciye kıdem tazminatından vaz geç, yani aranızda anlaşın ben yasasını hemen çıkarayım lafı da böyle. Kaçan mahkumların tavukların bile yapmayacağı bir şekilde yakalanış senaryosu da.
Bir tek sana yedirmek kaldı. Senin sömürülmesi gereken iş gücün ve harcayıp onlara kazandıracağın az gibi gözüken onların yemesi gereken paran var. Onlarında buna çok ama çok ihtiyaçları var. Bütün yaptıkları tezgahlar bunun için.
Aç ağzını bakayım… Aç… Burnunu sıktırıp canını yaktırma. AÇÇ baakayım ağzını. Yutt şunu…