Bu kadar sakin içten pazarlıklı alaylı bakışlı olup eli belinde ayakta duruyordu. Hiçbir şeyi bu kadar yadırgamamıştım. Beynime kazımamıştım. O güne kadar. Bu kadar yırtarcasına bu kadar avuçlarcasına gözlerde bu kadar kin intikam hazzı dolu.
Az sonra bütün ölüler gibi yaşayanları da ölüydü o da ölüp dönüp arkasını hep öyle ölürlerdi. Bilmezsiniz. Büyük ölçüde kaybetme korkusu kaybedene kadar ölene kadar arkasını dönüp gidene kadar büyüktür sonrasında sönüverir.
Yerine bir şeyler bırakır mı? Bırakıyor olmalı, bırakmalı.
Balon patlayınca boşluk bırakır gürültüyle hem de gidince aynı ses aynı boşluk elinde yerde parça parça bir işe yaramaz kalıntı ve bir ip bağlayan bağlanılan bir ip.
Baharın tarifi gibi önce yitip gidenlerin kapıyı çalacağı umudu bir düş olarak bile olmaz.
Olmazsa bahar gelmez. Beter bir şey mi?
Keyifsiz ağızda sevilmeyen bir tat yağmur duyarsızlık bundan sonrası ölülerden sonrası günler.
Az biraz daha keyifsizliğe ağızda sevilmeyen tat a yağmura duyarsızlığa alışıyor olmak alışmış olmak bir başka ölüye kadar biberlere değen gözlerle. Yağmur dokundu az önce dokunmuş yağıyor yağıyormuş.