Elleri kelepçeli yüreğine bağlanmış şekilde görüldü son kez. Türünün sonuydu. Baharın taze ekmek köşesi gibi dokunulmazlığını en tatlı yerini koparıp almaktı suçu. Bütün baharlardan kovulmaları ondan kabul edilmiş kaderler sırta taşınmaz yük hepsi.
Belliydi öyle olacağı elinde bir fırça düşleri siliyordu, yeniden boyuyorum diyordu ama boyanmışı yoktu. Ekmek kırıntılı yemek sonrası masa örtüsü silkeler gibi silkeliyordu hayatı altında bir dolu karınca gibi aç ağızlı kurt misali düşmeden daha yere alıp gidilen.
Bir çıplaklık ortaya konacak ne varsa yürek adına bir dans dokunulması yasak bütün yerler yasak değil anlatma bozma kutsallığını, alıp gitme oynatma yerinden öyle kalsınları bakma yakıyor bakışlar en derin yerlerinde yakalanıyor anlayıveriyorsunları yüklenip götürmeler.
Türünün sonuydu. Bir gözaltına alınmaydı. Ziyarete giderken eline bir şey verilmemiş kulağına fısıldanmamış hiç bir şey yüreğine konmamış, gözün altında kalmış, bir bedduaya denk gelmiş olmalı.