Yaşam

Timsah Gözyaşları

Bazı zamanlar bir yerlerde oturup, insanları seyreder, moda yorumları yapar kafadan, resimler hayal eder çizmediği çizilmemiş, o an o dakika çizilse güzel olur birkaç saniye sonra güzelliğini toplar alır gider, tam da o zamana denk getirilmiş bir görüntüye takılıp kalır dakikalarca. İnsanları seyrederken aralarında Kuzuların Sessizliğinin Hannibal Lacter’larının bolluğunu hisseder. […]

Işık Yoktu

Koskoca koyda bir ışık olmaz mıydı? Yoktu. Fenerinin ışığında kıyıdaki iskeleye doğru ilerledi. O zaman fark etti iskelenin en ucunda oturanı. Sigarasını çekişlerinde bir aydınlık suratında o kadar. Ay bulutlardan kurtulur gibi olduğunda yanına ulaştı. Elindeki şişeye dikkat ederek yanına oturdu. Hiçbir şey konuşulmadı epey bir zaman. Denizin şıpırtısına öyle […]

Ağustos Sıcağı

O sabahtan epey sonraydı. Ağustos bütün sıcağını toplamış cehennemin alıp gelmiş gibiydi. Üflemek bile yakıyordu ya öyle sıcak. Hani günahları alıp cebimize saklamış sonrasında üzerimize bir şeyler döküp yakalandığımızda cebimizdekilerle hesabını soran bakışlarda çıkarıp ortalığa koyarken, sonra soyunuşumuzda artık utanmanın bile anlamının kalmadığını hissettiğimiz anlarda olduğu gibi ter içinde bırakıyordu […]

Sabaha Daha Vardı

Bir kahve alır mısın? Soru buydu. Sorulmuştu. İçinde binlerce başka şey sorulmuş olmalıydı. Öyleydi. Sabah olmak üzereydi. Dışarıda ıslatmaktan daha büyük işler başarmaya azimli bir yağmur vardı. Beklemedi cevabı evet diye kabullendi gitti bir koca kupaya, doymalık derler ya öyle doldurdu kahveyi üşümüşlere yararlı olurdu fazla şeker ama yine de […]

Ne Getirdin?

Sesler gücünü kaybetmiş, gecede hükmünü yitirip önceleri kendini sessizliğe sonra ışığa bırakıp bitirecekti ömrünü. Tezgahın üstünü elindeki bezle yine sildi. Bu gece kaçıncı silişiydi, köşe kuytu masa hariç kimsecikler kalmamıştı zaten. O masada oturanlarda dilleri dönmemesine rağmen birbirlerini dinlemeden anlatıyorlardı sırayla. Öyle olmalıydı. Arkasında bulunan rafa dönüp şişeleri düzeltirken tezgaha […]