Fil sessizliği, ayak izi bırakmadan kar üstünde. Gecenin ışığı, beyaz bembeyaz fazladan yakılmış elmaslar, kristal kırığı aydınlık. Adımlar yavaş usulca konan sokulmaca. – “Çay alır mısın?”. Bir baş sallaması evet olmalı, sıcak iyi gelir. Parmak uçları kulak tıkanması bir şeyleri duymuyor. Kulaklar dışarı da unutulmuşluğun katılığı dokun kırılsın. Balkanlardan kalk […]
Yaşam
Çatılar çökerten kar tanesi tarifi. Gece yarıları güneş giderken birikmeye başlayan çatırdatan kalabalığı. Sabaha daha çok var, ışıklar saklanmış alabildiğine önüm arkam sobe. Üşüme yokuşunda patinaj yalnızlık bir el atılsa hadi bi gayret, bi daha. Elinde kahve fincanı, sohbet tadında koridor fırçası gülümsemeli, gözler ateş saçıyor. Özlemiş olmalı, hadi gülümse. […]
Bir mezar taşı sessizliği, mezar taşı bağırır, çağırır, bir parmak kıvrımı kapalı avuç işaret parmağı gel gel. Bir cinnetlik işi var, yeni laflardan. – “Babam ana kuzusuymuş.” İçinden gelmiş, bir Çerkez şarkısı hoyratlığında ortaya fırlamış bir laf. Yakıştı mı şimdi. İçinde ne kadar masum tez saklıyor olmalı. Ezilmiş, yok […]
Güneş çok mu kovalandı kaçmış bir yerlere karanlık bir in belki de. Rüzgar kovalamış olabilir, arıyor her köşeye bakıyor. Cam kıyısı oturuş, bir sütlü kahve yanı. Sıcak süte tür kahvesi katılmış sütlü kahvelerden. Geniş pervazında oturulmuş cam kenarı tadı, bir de kakao vardı sıcak, çocukluk. Buğulu camlara çizilmiş bu günler […]
Kazanmanın önemli bir kuralı da kaybetmeyi göze almaktır. Eğer kaybedilecek bir şeyler yoksa kazanmak söz konusu değildir. Kazan kazan gibi ütopik şekil varmış ve olurmuş gibi bir söylem ortaya fırlamış duruyor. Almanya – Avusturya maçı kazan kazan türü bir oyundu kaybedeni Cezayir olmuştu. Kaybedenin olmayacağı kazanılacak bir oyun durum yoktur. […]