“Biliyor musun? Nasıl bileceksin ben anlatmazsam öyle değil mi?” Diye sordu cevap beklemeden devam etti. “Sen çok küçüktün bir gece İzmir’de ben çok sarhoş olmuştum. Vakit buldukça gülersiniz ya anlatıp anlatıp işte o gün az içmiştim, içki çarptı, balık zehirledi falan nasıl olduğu konusunda bir karara varamadınız ya, ben balık zehirlenmesi diye anlatırım her lafı geldikçe o gecenin İmbat çarpması da diye düşündüğüm olmuştur. Öyle yorumlarda yaptım başıma gelenlerle ilgili o gece için.” Bir nefes aldı, gülümsedi o gece ki hali gülünecek gibi olmalıydı. “O gün bir parça çalmıştı orkestra parçayı büyük bir ihtimalle hatırlamıyorsundur. Hatırlıyor musun?” Hatırlamadığına sevindi karşısındakinin “İyi hatırlama zaten, adını söyleyip seni o parçayı duyuşunda bir gülme kaplasın istemiyorum zaten. O gün ne oldu? İşte o bir eski hikayenin son cümlesiydi. Yer İzmir’di. Ama hikaye, hikaye de değil pek masal bir Ankara masalıydı. Hep öyle olur ya, bitmemiş yarım kalmış.” Durdu, dışarıya kulak verdi. Dinleyen biri var mı diye değil. Yağmur başlamış olmalıydı hava hüznünü damlalarıyla yere indiriyordu.” Bir danstı ettiğim, pistte tek başıma ettiğim, kollarındaydım edilmemiş son dansı ettiğim adamın. Ne kendisi vardı orada ne siz görebiliyordunuz onu, ben onun kollarında son dansımı, pardon son tangomu desem belki daha doğru, şarkı o sana bahsettiğim şarkı değil ama Esin Engin tangolarıyla çok dans etmişliğim vardı onun kollarında. Son danstı bu yaptığım zamanında yapılmamış, kırık parçalanmış bir halde bırakıldığı için bir enkaz kalmış bir o zaman adını böyle söylemezdik ama bir sevdanın o yarası iyi edilmediği için zamanla cerahati çoğalmış ağrılara neden olmaya çoktan başlamış çıbanın deşilmesiydi o gece’’. Karşında onu dinleyen gözlerdeki şaşkınlığı görüp anlattığına sevindi içinden birine anlatılmalıydı diye düşündü içinden. “Bir son tangoydu yaptığım, kırdığım tam orta yerinde tam yeşillenip filizleri yeni çıkan bir ağacı dibine yakın bir yerde baltayla bir vuruşta neredeyse kesip attığım o sevda ağacının yere düşerken çıkan sesi o gece duymak istedim. Bir fotoğraf son bir onun kollarında dans ederken bir fotoğraf. Yalnızdım bak o geceki fotoğraf o duvardaki yanımda yokmuş gibi çıkmış değil mi? “Gülümsedi. Bir gençlik kaprisiydi. Kalabalığın ortasındaydı. Yalnız olduğunu fark etmedim. Birkaç yıl sonra gördüğümde fark ettim yalnızlığını, yine kalabalıktı. Ortasında tek başına biri vardı sıkışık her yanı dolu omuzları temas içinde herkesle ama yalnız. Gözlerine bakınca anladım, giderken bana bakışındaki şiddet çoktan gitmiş, yalnızlığını saklarcasına kaçırıyordu gözlerini. Bir tek ben anlamadım yine o zamanda. Anlasam bile artık çoktan her şey fark etmeze düşmüştü. Kirlenmişti anlayacağın. Yıllar geçip o İzmir İmbatının esintisinde zor soluk alınca bir de şarkıyı duyunca o son dansı, tangoyu yapmak geldi içimden. Bir kadeh bile değildi içtiğim. Bir balık zehirlenmesiydi. İmbat çarpmasıydı belki de.” Yağmur dışarıda şiddetlenmiş sağnağa çevirmişti. Adamı geveze yapıyor bu kasvetli hava diye düşündü sustu. İçinde bir kıpırtı yine de bir mırıltı ‘’Bu Tango son tangomuz olacak seninle istemesek de hiç istemesek de kolların boynumda son resmimiz seninle. Bu son mehtap yaşanan birlikte.’’