Sarı ineği vermeyecektik.
Daha her şeyin başında ilk istedikleri oydu, vermeyecektik.
Aslanlar bir gece sürüye yanaşırlar, sürü hep beraber bir gayret direnmek üzere hep yaptıkları gibi hep başarı yok ama çok yorarak çoğu zaman bir şeyler kaybetseler bile her biri yerlerini alırken, bir savaş ölüm kalım meselesi az sonra yara bere bir şeyler olacak.
Aslanlar ilerde otlamakta olan pek iri yarıda olmayan çelimsiz sarı ineği isterler hiç boşuna zaten dişimizin kovuğuna bile ama bu gece bir şeyler yapıp iyice birbirimize hani derler. Sürü bakar hani o da sarı, inek, filan biraz aykırı bile. Sarı ineği verirler onca böğürmeden bakmasına rağmen.
Sonraları aslanlar çıkıp şunu bunu diye birer birer sürüden alıp giderler. Son kalan iki öküzden biri diğerine döner “ Sarı ineği vermeyecektik “ der.
Gecelerden biri de gençliğin en güzel yerinden bile önce benim sarı ineğimdi. Verdim al da git nasıl olsa önümüzde binlerce.
Sarı ineği verince .
Onca yıl, onlarca yıl hep alıp gittiler gecelerimi.
Son uyunacak birkaç gece. Uyusana.
Yok arkadaş.
Sabahın ilk ışıklarıyla bir pişmanlık fısıltıyla “Sarı ineği vermeyecektim”.