Bilemem ölmüş müdür? Sağ mıdır? Duyuları gözleri bakmayan olmuş mudur? Nereye koymuştur gidince giderken onca şeyi?
Aklında kalmış mıdır? Unuttukları nereye konur insanın?
Renkleri öylece kalır mı? Yoksa daha gitmeden siyah beyaza sonra daha da griye hep griye en grisi giderken.
Renkleri nereye koyar giderken? Tam hoşça kal dendiği ya da dedikten hemen sonra ne renktir? Gözler donuklaşırken donuklaşır mı? Alaycı bir gülümseme yoksa.
Bilmem kaçıncı cinayeti bu bakışın. Renk kırmızıya kaçan gri olmalı. Özledim seni o da gri biraz pembeye çalıyor olsa da. Utanmasa b.k rengi geceleri de daha da kötü bir renk anlatacak Gri.
İnsan giderken onca şeyi nereye koyar. Onca iç çekiş, onca gülümseme, onca hoyratlık, yırtmaca onca duyguyu parça parça etme. Çöpe atsa çöp nere?
Ya o hep gülümseten umutlar, beklemeler, gelmeler,hem de usul usul kapı çalmalar onlar sığar mı? Sığar mı bırakılıp gidilene parmak ucunda bile yürünerek değil? Ya o kadar büyüyen önce Güneri yetmedi geceleri o da yetmedi hepsini. Nereye bırakılır hepsi? Alınıp da gidilir mi ona şey?
“Bende bir tek sen kaldın o da çok ağır geldi.”
Mezar taşının üstünde bile ağır. Ondan mı ağırdır taşlar. Ondan mı sıra sıra?