Şimdi o sevdiğim ışıklı yolu yalnız mı yürüyeceğim. Sorarsınız bir yerde bir zamanda sona yaklaştığınızı bildiğiniz bir anda biri kaybolduğunda birinin artık hiç olmayacağı bir anda zamanda.
İnsan olmadığı gibi biri olur uyanır bazı bazı başka biri olmak istediği gibi biri olur sen olur ben olur olmaz dediğin gibi istediğin böyle olsun dilediğin olur. Başka biri sen olur uyanır bir sabah. Yadırgarsın.
İstemediklerinle istemediğin zamanlarda istemediğin şekilde sanki seçen sen değilmişsin sana başka birinin seçtiklerini eline tutuşturuvermişler yanlış torbayı yanlış seçilmişi sanki senin değil yaşarsın yaşıyor bulursun kendini. Birileri uzandığın divanda senin içinde yaşadıklarında yaşıyor olduklarında baba mesleği belki de nasıl bir arıza bir kaçak nerede yanlış bir bağlantı nerede bir çatlak kırık nerde yanlış bir bağlantı arar durur.
Bilirsin taa bir yerlerde nerede hangi çukurda hangi kasiste birden gözünde şimşek çakar gibi içinde öyle bir yerde neredeyse hayatının o demir yolu makasında başka bir raya raylara birden öyle tıkır tıkır öteki yolcuları belki uyandırmadan bile atlayıp gidilmeyecek yere doğru gidilmesi raylardan azar azar önceleri sonraları gittikçe uzaklaşarak.
Bu raylar bazı memleket treniyle bazı bir dekovil içinde tek sen olan yalnız hep bir makas bir başka yer bazı istasyon memuru edası bazı makasçı bazen makinist bazen şef tren her kimin kararıysa bazı sadece senin istediğin yolun o olduğu hayali.
Bazı bir Cemal Süreya kendisine kardeşlerine eziyet eden üvey annesi Esma kendisine “Öksüz çocuklara ne yapıyorsun utanmıyor musun diyen fırıncı Behiye ye İnegöl de fırıncı küreğiyle vurmasaydı kadın bayılınca öldü zannedip belki de İstanbul a kaçıp hayatlarından çıkmasaydı Cemal Süreya Cemal Süreya olacak mıydı? O günün öncesinin kendisinde vücudunda daha da çok yüreğinde kazıdığı açtığı yaralarla izleriyle belki de sırf bu yüzden “ sevgiliyle birlikteyken nereden nereye gidilirse gidilsin dünya ya doğru gidiliyor demektir “ diyecek miydi diyebilecek miydi?