Geçen Perşembe sabahı kalbim Yağmur adamın caddede karşıdan karşıya geçerken birden DONT WALK ışığının yanmasıyla caddenin ortasında durması gibi yürümekten vazgeçti. Ter boşandı, kaldım.
Seçkin ilk aklıma gelen oldu. Kendisi benim doktorum olmasının ötesinde dünyanın en iyi insanı ve en iyi doktoru. Hayatımın büyük bölümünü ona borçlandım.
Hani broşürlerde, gazete köşelerinde, afişlerde yazar ya şöyle şöyle yapın diye. Hep sonrasında biliyordum yaa. Yapsaydık yaa. Türü yapılacak her şeyi yapıp benim en kısa zaman ve en iyi durumda hastaneye ulaşmamı sağladı.
Benim acemilikle bin kelime ile anlatacağım hikayelerimi iki kelime veya iki harf gurubu ile anlatarak bir saat içinde ağrılarımın bitip anjiyomu olmuş, stendlerim takılmış, yoğun bakımda rahatlamış etrafı seyreder bir duruma ulaşmıştım.
Yirmi dört saat sonra yoğun bakım bitti. Rüstem Bey, Cebrail Bey, Tahir Bey, Hüseyin Bey’den oluşan Yüksek Ihtisas Hastahanesi Kardiyoloji 1 -123 odasında Hababam koğuşu denebilecek bir hafta sonu eğlencesi yaşayarak evime döndüm.
Yoğun bakım ölümle aranda kıl inceliğinde duvarın olduğu bir yer.
Hababam koğuşu da öyleydi. Gülerken herkesin dünya değiştirebileceği bir yer. Ve gülünen bir yer.
Hayatın bir basamağı daha geçti.
Ağrısı sızısı bir yana.
Yattık kalktık geldik dersem hababamın eğlenceli dakikalarının etkisidir.
Dualarımda onlarla olacak. Bu gülümsemenin unutulacak bir şey olduğunu da düşünmüyorum.
Benim ve bizim bu zor günlerimizi zor anlarımızı bizle paylaşmak gereğini duyan herkese teşekkürler.