Din, hukuk atalar, babalar, yönetenler, yönetilenler hep bunu söylemiştir, söyler. Ne olur da bu kadar çok istenen hep beraber ayak diretsek dünyayı durduracak bu kadar insan bunu isteyip de yapamaz.
“Avukat :
– Ne oldu koluna? Diye sordu Harry’ ye .
Harry’nin ceketinin kolu omzuna iğnelenmişti.
Harry:
-Şeklini beğenmedim, kestim attım, dedi ona.”
Hemingway belki de böyle diyalogları yazmadan önce duyduğu için gün gelip kendi diyalogun da buraya kadar demiş olmalı.
Küba‘da bir limanın kuytu gecesinde geçer konuşma. Yaşanırken yazılmış sonra daktilo edilmiş bir hayattır bitirdiği.
Geçen yüz yıl bu hayatlardan epeyi yaşanmış çok azı daktilo edilmiştir. Bu yüzyıl böyle şeylere değer vermeyecek kadar yaşantıların her türlüsüyle akşam eve gelip televizyonda haberleri açınca evimize kamyon kasasıyla dökülür gibi yığılan karşılaşınca ilgimizi çekmemektedir.
Bilmem hangi dükkan pardon mağazada don kenarı işleme yapıştırgaçlarının (Öyle bir şey var mı? Ben uydurdum ama yoksa da olacak demektir.) renklerinin daha parlak olduğu saatlerce konuşulup dün televizyonda görülen konuşulmayacak bir durum yaratıyorsa bir şeyler olmuş demektir.
O kadar gürültü çıkarmamıza rağmen bir suskunluklar yaşantısındayız. Bu sadece bizim coğrafyamızda değil dünyanın en ücra köşesinde bile öğrenilmiş bir yaşam tarzıdır. Öyle sessiz keskin bir suskunluktur taşıdığımız. Suskunlar çığlıkla, çığlıklarla biter. Bir önlenemez sıkışmışlıktan çıkar çığlık.