İnsan Ruhunun Sisle Kaplanması

İnsan ruhunda sis havada ki en koyu sise bile benzemez. Biraz meyanlanmış çorba gibi kıvamlı bir şeydir. Ardı gözükmez ne olacağı ardında ne olduğu neyin olduğunu kimse bilemez.

İnsan ruhunun sisle kaplanması kaplandığında öyle sis çanları, kampanaları, düdükleri, zilleri sadece gözlerde masum kaçırmalar kaçışlara dönüşür.

sis

Sis havada ki gibi değil çoğu birden bir anda iner ruha. Adı konmaz öyle kalır. Kalkmaz zor kalkar ruha inmiş sis yılları, yüz yılları alabilir.

Kışın en zorlu günlerinde indiği gibi iner ruha, soğuk titreten soğuklukta bir karşı konulmaz ağır misafir gibi geldi ama hani deminde. Uykunun en derin yerinde sisin izleri gelir rüyaya olmadı yeni uyanılmış gece karanlığına.

Bilirsin sen de bilirsin rastlaşmışlığınız olmalı öyle kalın koyusundan değil ipek tül ipek gibi bir sis senin yüreğine de ruhuna bir anlık biraz hüzünle gözlerini de buğulandıran cinsinden.

Sisin ardında hüzün, nefret, kıskançlık, delikanlılık, acıma, kahretme, hoşlanma, aşk, sevgi, kaybetmek, kazanmak fırtınaları o fırtınaların şimşekleri rüzgarları.

Sisin her insanda var olan yer alan küçük tımarhanenin üstünü örttüğü sakladığı akla gelebilir. Sis her insanda olan yüce Everest gibi insanlığın dramatik, komik, eğlenceli her ne ise o dağı saklayan gizleyen bir şey olması daha anlaşılır.

Bir yerlerde bir yerlerimde fırtınalar başka bir yerimde eksikler başka bir yerimde yoklarım var hep varlardı üstlerinde kalın yumuşak bir sis yorganı.

Unutmadan yağmur yağıyor Nisan yağmuru. Yılın bu ayında ne tesadüf toprak kokuyor şehre rağmen.

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir