Sabah kalktığında daha gün ışıkları ulaşmamıştı. Bütün gece ışığı yanan odanın kapısının aralığından baktı. Yatakta sigara yakmış elinde kitap saklı günlüğü biraz aşmış. Bütün gece daha bitirilmemiş şekli. Kitap okunmuş, gece bitirilmiş uyanık. Bir yerlerden hadi yat uyu denmemiş doldur boşalt boşalt doldur yarıya boşalt öyle geçmiş olmalı.
Kapı aralığından göz göze geliyorlar.
“Sen işe git ben sonra gelirim.”
Kalkıp camı açıyor kesif bir duman hareketi, temiz b,ir sabah serinliği ben buradayım hafif bir esinti.
Öğleden sonra işyerinde bir omuza dokunuş yanındayım her zaman.
“Geçmiş olsun.”
Bir babadan daha ziyade bir dost, bir arkadaş. İçinde kinaye var mıydı? Yapardı ara sıra ama o gün değildi, yoktu.
Bitmiş artık eski geri dönülmezi yaşamış olmanın bir lafı “ Geçmiş olsun.” Senden ne aldıysa ne götürdüyse çok sonra nelerinin eksildiğini anlayacağın, artık bir daha, ne olduysa olmuşsa derlerdi.
O gün kaçıncı uykusuz günün öğleden sonrası. Sonra sayısız.
Artık kapı aralığından bakan o endişeli gözlerin sahibi çok olmuş bir parmak oynatması hoşça kal bakışı o kadar yummuştu gözlerini çok yıllar öncesi.
Yumuşak teni vardı, şimdi yakınlarında bir delikanlı daha iyi bilirdi çocukluktan. Nereden aklına gelmişti? Hayatın nasıl köşelerini yumuşatır?