Bu türü hep yaşarsın hiç bilemezsin yaşadığını. Bahçede ki son domatesin nasıl yalnız olduğunu tıpkı senin gibi acı çok acı biberinde domatesle paylaşmadığı bir yalnızlığı olduğunu aynı tabakta son anda son nefeste son bir kere daha birbirlerine merhaba, günaydın, iyi akşamlar dan birini bir kaçını hepsini tabakta birbirlerini son kez gördükleri anda.
Yarı yolda zeytin ağacı öğrenmiş olduğu yalnızlığına ortak olursun belki yalnız olmayı bırakırsınız belki bir an rüzgara verip yapraklarını hafif meşrep bir tavır takınıp kalabalıklarda bile denize bakıp senin için de bu günde gelmedi der mi diyor mu? Yalnızlığına seni ortak etmeden senin yalnızlığına ortak olmadan o kadar sabahçılardan geçenlerden bir tek sen senin gibi bir kaçı kaldığından üstüne bir şey alsaydı hava serin bu sabah demeyerek belki de diyerek.
Bu kadar kuş bu kadar çiçek böcek ve bu kadar koku sana kalmışlık da yalnızlığın toplu mitingi sadece sana kokmalar sana havlamalar sana miyavlamalar sana çırmıklar sevda göstergesi.
Sabahların akşamların, akşamlardan daha çok sana kalması yalnızlığına deniz de senin için sabahın köründe gözü açık olsa yine de sabah mahmurluğu say sana çırpınması sana hırçınlaşması senin yalnızlığına sana dokunmadan sana yalnızlığını ayağına sürünen kedi misali beni de say buradayım ben de .
Nasıl kapanıyorsan akşam daha gökyüzü bile günden vaz geçmemişken kepenklerini indiriyorsan gününün saymaya başlıyorsan elde ne kaldı yarına ne var yalnızlığına al bu da senin bölüşmesi.
Biri daha vardı gelir giderdi kalabalıkta yalnızda olsan hikayesi vardı anlata anlata bitmeyen şimdiler de yok yalnızlığını mı kaptırdı birsine birilerine başka bir yerde yalnızlığıyla alabildiğince devam. O kadar kalabalıklar ki şimdi bir elin parmakları onlardan bir tabak daha koy, bir bardak çay içer mi denecek hali yok yalnızlığın, yalnızların, yalnızlıkları…